|   DEVİR VE DEVLETÖMER ÖCAL
 İçindekiler TablosuDEVİR VE DEVLET/ÖMER ÖCAL 9
 ÇİLE 19
 HIRSIZ 20
 OLMADAN 22
 FELEK 24
 KÖFTEHOR 25
 NAFİLE 26
 BUNDAN BÖYLE 27
 SEÇMEN 28
 HALİ PÜRMELALİMİZ 29
 KÜÇÜK MEMUR DESTANI 31
 HALICI KIZ 32
 VATAN 33
 GELSİN 35
 KÜRE 37
 DİYORDU 39
 CIK CIK 41
 HİZAYA GEL 42
 RUJ 44
 MENSURE 45
 BENİM SÖZÜM 46
 BEĞENMEZSİN 47
 GERİ KALMIŞLIĞIN ÖYKÜSÜ 48
 HAYVAN ÖZDEYİŞLERİ 50
 YAVUZ İLE YUMŞAK 53
 DÜŞÜNCEM 55
 HÜKÜM HAKKINDIR 56
 DÜŞÜNMEYEN İNSAN 57
 SATILIK SELAM 57
 OKU 58
 DEVİR VE DEVLET 4 DEDİKODU KİŞNETİR 58CAHİL İYİ 59
 NİŞAN OLAN 59
 BİLGİLİ GURUR 60
 MEMLEKET EVLADI 60
 KÖPEK 61
 SAYIN BAYIM 61
 SORUN 62
 FATMA NİNE 62
 KIRINTILAR 63
 OLMAYINCA 64
 BÖYLE BUYURDU JANUS 65
 NE BİLSİN 66
 ANADOLU 68
 KAHKAHA 71
 HEPİNİZİN 72
 ÖĞRETMENLER 74
 ADAMINA GÖRE 76
 GENELGESİZ YÖNETİŞİM 77
 HIRSIZLAR KARNAVALI 78
 YANDIM ALLAH 79
 YAŞAM 80
 ÖZENTİ 81
 İHMAL 82
 TAHAMMÜL 82
 ISPARTA 83
 DÖNEBİLİRİM ESKİYE 84
 AKIŞKAN 85
 NEHRU 85
 KARDEŞLER II 86
 CAN GİBİ 87
 İLAHİ ADALET 88
 DEVİR VE DEVLET 5 MESAİ 88NOKTALAMA 89
 ÇAĞDAŞLIK 89
 ÖMER ÖCAL’A MEKTUP 90
 YERLİ MALI HAFTASI 93
 BENİM GÖNLÜM 94
 ZİBİDİ 95
 ERGEN DESTANI 96
 GÖNLÜMÜN TÜRKÜSÜ 98
 ZENGİNLİK 99
 DEJENERE RUH 100
 HAFTAYA DESTAN 101
 DÜĞÜN 102
 PENCEREMDEN 103
 BİR HAN HATIRASI 104
 KARAGÖZE 106
 MAZİYİ ANIŞ 108
 VATANIM 110
 SAVUNMASIZ HARİÇ 111
 NİTELİKLİ DOLANDIRICI 111
 TERS TAKLA 112
 ADSIZ KAHRAMAN 113
 TATLI HAYALLERİM 114
 DERLEMELER 115
 GEÇMİŞTE YAŞAMAK 116
 SIFIR 117
 BENİM BÜYÜK ULUSUM 118
 ANADOLU 119
 HÜR EŞEKLER 122
 BÜYÜYÜNCE OLANLAR 122
 GELSİNLER 123
 NOKTALAMA 123
 DEVİR VE DEVLET 6 TOPRAK DAM 124ADANA’NIN SICAĞI 124
 PAÇAVRA 124
 BAYRAK GİBİ 125
 P.P. OTEL DEFTERİNİ 126
 HEYKEL 127
 YAVRU VATAN 128
 BİRİSİNE 130
 SELAM 131
 YOLUM 132
 EFEM GELİYOR 134
 YOLCULARI BEKLERKEN 135
 ÖZGÜRLÜK 137
 BİR ŞEHİDİN AĞZINDAN 138
 BİR ŞEHİDE 139
 YALVARIŞ 140
 MEHMET 141
 HAKİR GÖRME KENDİNİ 142
 MAZİDE TÜRK 143
 SIĞIR VE BUĞALEK 145
 BU ŞEHİRDE ÇOCUKLAR 146
 DOLAP 147
 GÖNÜL 148
 HAYAL VE GERÇEK 149
 YAŞARKEN 150
 GARİBİM GARİP 151
 MEKTUP KENARI 152
 HER SURET İNSAN DEĞİLDİR 153
 EYLEMEM 154
 İNSAN İNSAN OLUR MU HİÇ 155
 İÇİM SIKKIN DIŞIM SIKKIN 156
 SINAV 157
 DEVİR VE DEVLET 7 KAHVEDE 158BEN NEYİM 160
 OLMUŞUM 161
 EY TÜRK 162
 TÜRKÜM 163
 VATAN 165
 İDEAL GEÇMİŞ 167
 KADIN 169
 KOZAN CADDELERİNDE 170
 ER SESİ 175
 SARHOŞ 176
 TARİHTEN BİR GÜN 178
 BENCE 180
 ONA 182
 AYA GİDİYORUM 183
 ÇELLO 184
 O YERDE VATAN 188
 ELDE TESPİH 190
 BABAM 191
 KELOĞLANA 192
 VATAN 194
 BAYRAĞIM 196
 FELEĞE İNTİZAR 197
 MOSKOFA KARŞI 198
 KARA DEĞİL Mİ 200
 BOŞ HAYAT 202
 USTAMA MEKTUP 203
 ŞEHİRLİYE 204
 ODAMIN DUVARINA 206
 ÖKSÜZÜM 207
 KARDEŞİM 209
 HOCAM’A 210
 DEVİR VE DEVLET 8 YURDUMDAN AYRIYIM 212ANNEME 213
 ORTA OKULUM 214
 ALBAYRAK 215
 MALATYA I 216
 MALATYA II 217
 KÖYÜM 219
 SEVGİLİME 221
 HİCİV 223
 OKULLUYUM 224
 ANADOLU 225
 ÇOCUK SEVİNCİ 226
 DUYDUĞUM HASRET 227
 MEKTUP I 228
 MEKTUP II 229
 DEVİR VE DEVLET 9 DEVİR VE DEVLET/ÖMER ÖCALHayat sadece zaman boyutuyla hatıralara yansımakla,
 daha şirin, daha soyut, ve her çizgisinde acı-tatlı yapı taşlarını
 saklayabilmeyi ümit etmektedir. Saklanmak ve aşikâr olmak
 insanın temel yapılanmalarındandır. Herkes, kimi zaman,
 aşikâr, yaptıklarını gelecek zamanda saklar, kimi zaman,
 geçmişte gizli yaptıklarını aşikâr ederek övünür, anlamlandırır.
 Kimileri hayaller kurar, yaşanmış gibi bunları aşikâr eder.
 Kimileri, tanıklarının aşikâr ettiklerini bile ketum sandığına
 kilitler, sükutunda seslendirmekten bile imtina eder. Şiir ve
 şuur, gizliyi anlaşılır kılmayı aşikâr ovasında sergilemesi bir
 boyut iken; bilineni, görüleni, anlaşılır olanı, sisin gerisine,
 perdenin arkasına çekerek, hatıraların somutlanmasını, ortaya
 saçılmasını, çokların ve kitlelerin seçkinlikleri göz ardı etmesini
 kıskanç-lığında saklayarak dillendirir.
 İkinci yeninin perde gerisinde kelimelerin kaldıra-
 mayacağı anlamlarla ya da kırık-dökük kelimelerden anlam
 damıtma halleri, anlamın alelaleden ayrılma isteğiyle
 kıymetlen-mektedir. Sezai Karakoç’un şiirinin kıymeti burada
 yatar. Bir başka açıdan, tarih özel barajında insanı aşan
 ömürleri biriktirir. Bunun sanata yansıması ve burada kullanılan
 adese, tarihin savaş aletleri müzesini gezmek gibi değildir. Hem
 soyut, hem imajyonel, hem non figüratiftir. Sezai Karakoç’ta
 dile gelen, şairin (Siyasal alt yapısı güçlü olduğu içindir) ki
 tarihin hafızayı ajite ederek söylenmesi gerekenleri
 dillendirmektedir. Karakoç, herkesin okuduğu tarihi daha
 değişik anlamakta ve anladığını anlatmaktadır. Tavır, eda,
 duruş, seçtiği kelimelerin tekabül ettiği yetiler farklıdır.
 Oysa Necip Fazıl takvim barajında biriken birey olarak
 insanın anılarını dillendirir. Tarih Necip Fazıl’da nesir
 DEVİR VE DEVLET 10 yapısındadır, açık, aşikâr, alenidir. İmaj, perde kullanmaz.Onun felsefi anlamda anlatılamayanı anlatma denemeleri dahi
 insanî çerçevededir. Yalın, açık, aleni, ve coşku dolu ritimleri
 taşır. Necip Fazıl saklanmaz, aşikâr ve aksiyon alır.
 Ömer Öcal, dağ kütlesine ve ova hacmine nesnel olarak
 bakmakta, görebildiği -öğrenilmiş görmeyi de dahil ederek-
 kadar nesneli figürleştirmektedir. Hayat zaman kapsamında non
 figüratiftir; saat, hafta, ay, yıl ve ömür olarak var olan bireyin
 serüvenidir. Zamanı dondurup anılara ve anılardaki soyut ve
 somut değerleri her organizmanın payına farklı figürler pay
 edilebilir. Gözün, her nesnel görüntüyü figüratif hale
 getirdiğini, dağ, ova, ağaç, cinler, periler, sıcak, soğuk, sert,
 yumuşak, katı, sıvı, gaz, nesnelerin figürlerle, imajlarla
 değerlendirildiğini görüyoruz. Burunla elde edilen güzel
 kokuları (rayiha) farklı, hayatı karartan kötü kokuları (necaseti)
 bireyden bireye değişse de ortalamasının bir tanığı vardır.
 Temsil edilen figürle anlatılabilir. Dilimizdeki acılarla,
 zihnimizdeki, vicdan ve merhametimizdeki acılar farklı olsa da,
 anlatmak, bir figüre yüklemek mümkündür.
 Boy-pos, endam, iskelet yapısı, deri yapısı, akıllılık,
 bilgelik, inançlılık, aptallık, alçaklık, hayırseverlik, coşkunluk
 gibi binlerce ayrıntısı olan hallerin figüratif yaslantısı vardır.
 Her şair kendi özel lügatından seçtiği kelimelerle var olanı
 dillendirir; tarih veya takvim barajına akan suya bırakır. Ömer
 Öcal, şiir derelerinden “devir” zaman çerçevesiyle “devlet”
 zevkini bulmaya çalışmış, bazan devletin zamana yaslanan
 görüntülerini figürleştirmiş, bazan değişen zamanda insanların
 devlete yansıyan figürlerini resimlemiş gibidir. Şairimiz
 renklerle oynamayı sever. Şiir, yağmur sonrası gökkuşağı gibi
 şairi kuşatır, aydınlığa renk katar.
 Ömer Öcal, renk, eda, tutum olarak nesnel, figüratif,
 kurmacasız bir sanat diliyle şiir yapmış, şiir gibi yaşamış, o
 minval üzere de aramızdan ayrılmıştır. Şairle ilgili özel kelam
 DEVİR VE DEVLET 11 ettik. Sevginize tevdi ederiz. Şiir Ömer Öcal’ın, sürçü lisanbizimdir.
 ****
 Ömer Öcal “tevazunun bulaşıcı olduğunu” ve o nedenleinsanlardan uzak durmasını, öksüz büyüdüğü için unutmamak
 üzere öğrenmişti. Çocuk yaşta kaybettiği annesinin yerine
 kimseyi koyamamış ve fakat kimseyi de suçlamayacağını
 biliyordu. Öksüzlük ve yalnızlık aile içinde özgür olmayı, aynı
 zamanda aile içi kuralları farfaraya getirmemesi deneyimlerinin
 sonucuydu. O ve hatıra defteri göz ve ayna gibiydi. Bağımsız
 ilgili, ikili, taraflardan biri patlamaya hazır bomba, karşı taraf
 ise patlayacak olanın gizli kamerası, taraflar sessiz, taraflar aynı
 ruhu taşıyor gibi. Her gün defterle yüzleşiyor, barışın dili
 saydığı şiir dili ile içinde yaşadığı volkanı soğutmaya çalışarak
 kendini toparlıyordu. “Yavaş yavaş acele etmeyi”
 “tevazusunun” devamına eklemleyip acil serviste mikroplardan
 arınıyordu. Çevrim içinde kalmak Türkçesini geliştiriyor ve
 onunla Türk kültürünün mahremiyetine ulaşıyordu.
 Ömer Öcal herşeyi değil, bir şeyi; önünde açılan çiçeği
 sulamayı severdi. Sabır çiçekleri evinin her yanında onun
 gönlünü hoş ederdi. Yine de şairin uykusuz gecelerine sabır
 aydınlık olurdu. Öcal, şiddete, aceleye ve gürültüye sağırdı. O
 güzelin, tatlı, şirin ve yumuşak, akışkan sesine müzik kulağı
 kesilirdi. Ömer Öcal kördüğüme, kördöğüşene, hakikate kör
 olana ve nankörlere karşı elbette gözünü iç dünyasına çevirir,
 görmezden gelirdi. Ömer Öcal, sağır kulağına, sevinci, kör
 gözüne, renkler mahyasından sarkan resimleri tasvir ederek
 gerçeğini zamanın gergefinde dokurdu. Şair kelimeleri kadar
 nahif, iç musikisindeki notalar kadar neşeli ve kafiyeleri kadar
 mütevazi ölçüler içinde.
 İçtenlik ve kalbiliğini olanca şeffaflıyla şiirinde
 örgüleştiriyor. Baba ve babalık onun şiirinde şaşkınlık
 DEVİR VE DEVLET 12 ifadesidir. Anne kavramını ise, gömdüğü kalbinden çıkarmaz,şiirine de yansıtmaz.
 Devlet memuru olmanın dinginliğinde Anadolu’nun her
 bölgesini tanıma fırsatı bulmuştur. Değişik bir memur olmanın
 yetki ve sorumluluğuyla adliyede suç ve suçluyla uğraşmak tam
 da Ömer Öcal’a göredir. Zira sabır, ciddiyet, devamlılık ve
 dinlemeyi bilmek ona göredir. Hem adil, hem dakik, hem rakik
 olmak Öcal’ın ölçülü olmasının zorunluluklarından idi.
 ****
 Aklına gelen ilk kelimeyle cümle kurar gibi, ağzınınölçüsüzlüğünce veya kulağından giren ilk kelime ile çalışan
 beynini, ankesörlü telefonların kullandığı jetonlar gibi ağzı
 hemen konuşmağa açılarak konuşanlar; çoğunlukla sizin
 düşünceli tutumunuzu tutucu - gerici bir yapıya yorarak sizi
 hemence etiketlemiş olurlar. Oysa bu gibiler (gidiler denebilir)
 kendilerini ikna edecek, sevindirecek ve küçük şeyler elde
 etmek için gönül indirenlerdir. Bu yolda yürüyenler çıkarları
 için en olmadık, abuksabuk haberlere inanmağa hazırdırlar.
 Düşünmek metod ve çevreye açık bir beynin
 tekrarlardaki “kördüğümler”i görme yeteneğidir. Değilse örgün
 eğitimlerle ölü ve çok geride kalmış nerdeyse “imha edilmesi
 gereken zararlı bilgiler” yeni şeyleri öğrenmemize engel olduğu
 gibi; bizden çaldığı zamanlarla da, bizi, tufeyli hale getirir.
 Hiç bir okul bize; elde ettiğimizin devamlılığını görmedikçe
 elden çıkarmamak gerektiğini öğretmez. Doğruyu buldukça,
 eskinin, yeninin üzerine çıkmaması için terk etmenin önemli
 olduğunu ise akıldan çıkarmamalıyız. Değilse ne eskiyi ne de
 yeniyi anlamlan- dıramayız.
 Bilgi kirliliği veya bilginin kirlenmesi dediğimiz hal
 yüzünden, bilgiye de, yabancılaşırız. Kafamızı sakinleşti-
 remediğimiz sürece de yaşamdan hakkımıza düşüneni elde
 edemeyiz. Dahası mutlu olamayız. Oysa mutluluk elimizin
 altında, aklımızın içerisinde bize tebessüm ediyor.
 DEVİR VE DEVLET 13 Ömer Öcal’ın sessizliği, öncelikle, kendi içinde dengeli,mutlu, makul ve sağlıklı düşünebildiği içindir. Bu nedenle
 boşboğazlıkla ben’i arasına bir terminal filitre koymasını bilmiş
 ve bu filtre eskidikçe, öğrenme aşkı ile, yeniliyebilmektedir.
 Sürekli tedrisat ve yöntemleri değiştirilerek devrimci platforma
 muntazır kılınan örgün öğretim ve sonucu olan diploma; elde
 edenlerinin kibir, gurur, ve bencilliğini azdırmaktan öteye
 geçemiyor. Oysa düşünmek bir hayat tarzıdır. “Düşünmek
 gerek, evvela düşünmenin ne demek olduğunu düşünerek
 düşünmek gerek” diyen usta bu açmaza dikkat çekiyor.
 Duygusallık yerine lojik, makul, bilimsel ve metodik olanın
 bütün değişimleriyle gözlemek, bizleri, hem doğru yola
 iletecek, hem de doğru yolda olan ustaları anlamamızı
 sağlayacaktır.
 Devletin kendini görevli saydığı, eğitim ve öğretim
 kurumsal olarak, standart bir (oy pusulası) yetiştirmeye açık
 duruyor. Standart anayasa ve diğer yasa ve yönetmeliklerle
 sağlanıyor olsa bile öğretmen ile bilgi zaman kıskacında yazboz
 tahtasına dönmesi zorunluluk gibidir. Çünkü hangi gelire göre
 (standart), hangi bölgeye göre (standart), hangi dile göre
 (standart), hangi devletin (standardı) olarak sorular temelince,
 enflasyon dönemi fiyat etiketlerinden daha çabuk değişen
 tarifeleri görmemiz kaçınılmaz bir durumdur. Buruk ama böyle
 bir sonuç çıkıyor.
 Diğer yandan devrim ve reform adı altında yapılan ucuz
 vazifeler ileriyi göstererek kaosu davet ediyor. Kaosu hoş
 gösterme iktidarın ağır yükü olsa da, muhalefetin komedi
 truplarına taş çıkartan oyun tarzı sorunun çözülmezliğini ilan
 ediyor. Bu eğitimden yararlanamayan insanlar şanslıdır. Zira
 kimyasal gübre kullanılmamış tarım alanı kadar doğal ve temiz
 kalmışlardır. Düşün ve eylem insanları, bu sakin insanların
 arasında saklanıyor. Sebebi açık. Kaostan kurtulmuş olmak
 yetiyor normal insan olmağa.
 DEVİR VE DEVLET 14 Öcal; şiiri, hem dönemini terennüm, hem kendini anlamave ölçme alanı olarak ele almış, güncel dil, güncel konu, güncel
 kavrama olarak da bakılabilir şiirine. Elverdiği ölçüde ev içi
 olanaklarının yanında, kafa konforunu temin eden nezih
 ortamlarda bulunmaya zaman ve giderini karşılayabilecek
 imkana sahip idi.
 O dönemlerde kütüphane, düşünürlerin açlıklarını
 yatıştırdıkları mekanlar olarak öne çıkıyor. Sınıf kitaplığı, okul
 kitaplığı, ev kitaplığı, arkadaşlarla kitap değişimi, grup
 okumaları olarak kitap okumak bilginin ulaşım (pipe-line)ları
 olarak görülüyor. Öcal bir memur çocuğu ve bulunduğu
 bölgenin garibi ve konuğu olması nedeniyle, bir çok aylaklık-
 tan korunduğu görülür. Klasikleri, temel kitapları, nobel
 dizilerini izleme olanakları O’nun önünde açılan bir kapıdır.
 Hem ulusal, hem dünya literatürünü, birebir olmasa da, yaşının
 gereğini aşan boyutta olduğu görülür.
 Geleneksel ve tarihsel boyutuyla Türk Edebiyatını
 sevmiş, okumuş, hem kalemine, hem maarifine hakim olmuş-
 tur.
 İslam ve Türk, kelime olmaktan çok; Öcal’da bir aksi-
 yondur. Din üzerinde ve milliyetçilik konusu yasal çizgide laik
 çerçevede takdir görmüş onu içselleştirmiştir. Mevlana ve
 Yunus Emre’den tasavvuf çilesini almış, menakıpnameleri
 severek dilinden şırıl şırıl akıtmıştır.
 Ömer Öcal ressamdır, gördüğünü tuvale aksettirmekte
 mahir, renk ve ışık, zaman - mekan ilişkisi derinlik - gizem
 kavramlarının hakkını verebiliyordu. (Eli eğimlidir) tabiri
 çerçevesinde basit maddelerden sanat ve fonksiyonel ürünleri
 üretir, tasarlar. Birinci dünya savaşı bitip de, yeni bir devletle
 uyanan halk, yüzyılı bile doldurmamış Türk olduğunun bilinci
 üzerine, Türkiye Cumhuriyeti olanca yeniliklerle gelmişti.
 Halkın, birinci dünya savaşının kayıp ve yokluklarını
 sindirememişken, Ankara hükumet merkezi dahi ne ve neleri,
 DEVİR VE DEVLET 15 ne ile yapacağını, sonuçlarının nereye evrileceğine bilmiyorken1970’li yıllara dayanmıştır.
 “Övün, güven, çalış” derken çalışma fiilinin en sona
 alınması, hem yoklar listesi çok uzun olduğu için eldekilerle
 “mevcutla ne yapılabiliyorsanın” doğru seçimiydi. Nüfus kaybı
 nüfuz kaybını hissettirecek kertededir. Kendini boşluğa
 bırakma sakın, yüreğini cesaretle doldur diye “Övün”
 deniyordu. Nasılsa maliyeti olmayan “Övün”mek, hele de kadın
 ve yaşlı nüfüs oranı yüksekse, bu döviz de doğru seçimdi.
 Övünmenin güvenmeye evrileceği görülüyordu. Zamanlama
 sorunu olsa da, hali yönetmek Anakara’nın önceliğiydi.
 Dünyadaki konjonktürü izlemek de gerekiyordu. “Yurtta
 sulh cihanda sulh” dövizi açıkça herşeyi özetliyordu. Bir dünya
 devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun bakiyesi olmanın yükü
 ağırdı. Bu ağırlığı ve kurumları taşımak sorum- luluğu varislere
 elbette ağır gelecekti. Böylece Ankara, Yuna- n’ı denize
 döktükten sonra Osmanlı devleti varlıklarını da tarihin
 mahzenine hapsetti.
 Elbetteki sosyal olaylar istenilen zamanda başlamaz ve
 hele isteğe uyarlı son bulmaz. Sosyalite, için için yanan ve
 yakan, yanardağ gibidir. Zor karşısında da kılık değiştirir, yön
 değiştirir, anlatım, yeni düzenlerle ortaya çıkabilir. Şiddetle
 baskıyla sosyal olaylar durdurulamaz.
 1970’li yıllara geldiğimiz zaman diliminde, patlayan
 olaylar ve sonuçları ibret alınması gereken yıllardı. Kardeş
 kardeşi öldürüyor, cemiyet katmanlaşıyor, aileler parçalanı-
 yordu. Aşiretler, ağalar, eski kurumlar yok oluyor, aileler
 küçülerek (çekirdek aile) oluyordu. Meslek ve öğrenim önem
 kazanıyor, iç göç had safhaya uzanıyordu. Gölgelerin
 asıllarından çok büyük alanları kapsamasından yola çıkınca
 ABD, SSCB, Çin ve Avrupanın Türkiye’yi arkabahçe yapma
 plan ve uygulamaları görülebiliyordu. Bu emperyal güçlerin
 son çırpınışı olduğunu, genç devlet elbette gören gözlere
 sahipti. Lakin “Kuvvetlerin” Anadolu’nun jeostratejik ve
 DEVİR VE DEVLET 16 teostratejik anlayışına pek uymadığı da biliniyordu. Dünyabarışına katkıda bulunmak isteği ile ulusal gücün bir dengesi
 olmak gerekti. Bu konudaki gel-gitler halkı güvensizliğe
 itiyordu. Derken 1980 kalkışması gündemi kaplamış oldu.
 Elverir ki devlet dinleni dinleni dövüşürken ölçüyü
 kaçırmamış olsun. SSCB kan kaybediyor, bütün dünya (ABD
 ve Avrupa) bu kaybı önlemeye çalışıyor. Fakat bu sorun
 Türkiye’ye fatura ediliyordu. Askeri tedbirlerle içeride sükunet
 sağlanmış, uluslararası bağlaşıklıklarla diplomatik cevaplar
 verilmiş olmalı ki, “bizim çocuklar düzeni sağlamışlar”
 denerek, askeri rejim onaylanmış oluyordu. 1970’e dek tarım
 kesimine kapatılan insanımız iş bulmak için köyden şehire,
 şehirden, metropollere taşınıyordu. Bu arada Almanya’ya
 gönderilen işçiler yerlerine uyum sağlamış ve dünya nimeti ve
 rahatlığın konforuna alışmıştı. TV, Radyo, sinema’nın görsel ve
 işitselliğinde devlet baskısını üzerinden atıyor, Almancı diye
 küçümsenenler kıskanılır boyuta yükseliyordu. Daha çok enerji,
 daha çok işçi, daha çok öğretim kurumu gerekiyordu. 1950
 yılına kadar “devlet”leştirilen Türkiye, 1950’li yıllar sonrası bu
 toprağın “halkı” haline geliyor, gözünü dünyaya açıyordu. 1950
 li yıllarda olan devlet gücü, 1960’lı yıllarda enerji eksikliğine
 geldi takıldı. Takıldığı şey sadece enerji eksiği değil daha
 büyük sorun. Tasarruf eksiği en büyük bela. Şöyle bir
 düşünelim; devlet desteği ile oluşan piyasa patronlarının
 yatırım bedelleri, devlet subvansiyonundan daha küçük. Yani
 bütün yatırımlar devlet desteği ile yapılmış gibidir.
 Üçüncü Selim’le başlayıp İkinci Mahmut’la süren dev-
 rimci alışkanlık, saray dışını dışarıda bırakmış devleti yalnız-
 laştırmış, istemezükçüleri bir araya getirmiş, Anadolu’nun
 dışındaki bölgeleri de başıbozukluğa itmişti. 1789 ihtilalinin
 sonuçlarının Devleti Aliyye’deki yansımaları görülüyor ve
 devlete sahip olanların sayısı çoğalıyordu. Bu çokbaşlılık
 “ideal”leşiyor, bulduğu her şeyden medet umuyordu. Tanzimat
 bu yolun nasıllığını meşrulaştırıyor, ve adeta hükumetleri
 DEVİR VE DEVLET 17 başına buyruk kılıyordu. Sonrasında Jön Türkler ve “sonraİttihatçılar” sonrası malum...
 Yunan’ı denize döktükten sonradır ki devrim alışkanlığı;
 “eskiyi unut yeni yolu tut
 Türk’lüğe umut sen ol çocuğum” mısralarında terennüm
 ede dursun “Her şey Türk için” dövizi yokluklarla,
 enerjisizlikle, tasarrufsuzlukla karanlığa kalıyor, tembelliğe
 davetiye çıkarıyordu. Üstüne üstelik dış görünümü “balo”lara
 aktararak Ankara’da yeni bir yönetici sınıf yaratılıyordu. Bu
 bürokrasinin yeni bir güç öbeği olup, demokrasiye yön verme
 gayretleri ülkenin devrimlerinde hep öne çıkmış, bu kesimlerin
 vesayeti ortaklaşa paylaşarak demokrasiyi yedeklerine
 almalarını intaç etmiştir. Devrimlerde hep onların hakları
 korunuyordu. Bu devlet kurucularının istedikleri sonuç
 olmayabilir ama, 21. Yüzyılda gelinen çizgi böyle. Partilerin
 içleri bürokratlarla dolu; doktor, avukat, profesör v.s.
 Demokrasi, imtiyazlarla ihtiyarlar yok olur. Demokrasi ulusal
 kültürü geliştiremez ise yabancı-laşma, yozlaşma ve çöküş
 başlar. Demokrasi, diline, dinine sahip çıkamayan bir devleti
 koruyamaz. Tarihe yem olur.
 Buraya dek Cumhuriyetle birlikte oluşan, olgunlaşan,
 Cumhuriyetin geçirdiği değişim süreçlerini ona paralel
 değişerek büyüyen bir sanatçının yazımıza konu olması
 nedeniyledir. Ki; yeni kuruluş aşamasında, kuruluşun kendine
 özge tatlı ve heyecanlı bir süreci olması gerekirdi. Dönüşüm ve
 değişimin İmparatorluktan başkalaşarak ayrışması savaşı mı,
 hem geriye hem de geleceğe matuf olmasından ötürü çok
 sancılı olmuştur. Diğer yandan ekonomik yapının yıkılması,
 sosyal yapının medeniyetini kaybetmesi, dini vetirenin bu
 değişimlere eklemlenmesi, dil ve kültür değişimine griftar
 olması, sanatçıları da çok zor durumlara düşürmüştür. Çoğu kez
 ağır cezalara çarptırılmalarına sebep olmuştur. Bir yanda
 devletin hegemonik yapılanması ile yeni bir düzen kurulma
 isteği, diğer yanda karşılığını veremeyen eski kurumlar var.
 DEVİR VE DEVLET 18 Onuncu yılın sonunda “on yılda on beş milyon genç yarattık heryaştan” dense de, hala bu marşlarla toplumu teşvik etmeye
 çalışıyorlar. Oysa edile-meyeceğini en iyi siyasiler bilirler ya da
 bilmeleri gerekir.
 Ömer Öcal’ın şiirleri yıllara göre bakıldığında istikrarlı
 bir şekilde siyasetin program ve propagandasına paralel
 değiştiği görülecektir.
 1944 yıllarında duygu taşınımına başlayan şairimiz savaş
 yıllarında da şiirle ilgilenmiştir. Bunları biriktirmesi savaş
 bitiminde başlamış, değişe dönüşe yirmi birinci asrın başına
 dek şiir üretebilmiştir. Son yılları ağır hastalıklarla geçtiği için
 yazıya ve düşünce dünyasından biraz uzaktaydı. Yine de uzun
 şiir sohbetleri yapardık başbaşa. Bu tartışmalardan zevk alır,
 şiirimizden örneklerle ortam zenginleşirdi.
 Ömer Öcal’ın şiirinin yaslandığı siyasal arka fonu
 bilmeden onun nesnelliğini anlayamayız. O hep devletten yana
 tavır koymuş, devletin izdüşümlerine renkleri şiir diliyle
 aktarmıştır.
 Mustafa Özer17 Kasım 2024
 4.LEVENT/İSTANBUL
 DEVİR VE DEVLET 19 ÇİLEHa demeden gidilmez ırak olan menzile
 Motoru tekletirsin su katarsan benzine
 Sıkı dur diyeceğim sıçramasın genzine
 Patron yalnız kazancı düşünür bile bile
 Ne yaparsan nafile çile bülbülüm çile
 Çalışalım elbette hak sahibi olalım
 Sonra yollu yolunca hakkımızı alalım
 İnsanca yaşamayı insanlığı bulalım
 Devlet hakkı gözetip işi almazsa ele
 Ne yaparsan nafile çile bülbülüm çile
 Evde avrat tuz dermiş çocuklar açız dermiş
 Tok aç halini bilmez geberirse gebermiş
 Başkasına kul olmak bin ölümden betermiş
 Yeter ki aç kalmaya bakmayasın bir ele
 Ne yaparsan nafile çile bülbülüm çile
 Çalışırsın emeğin karşılığı dileğin
 Zenginlik ve fakirlik bir şakası feleğin
 Namuslu alın terin olsun senin yemeğin
 Şahane hırsız gibi düşersen bir yol dile
 Ne yaparsan nafile çile bülbülüm çile
 Eleşkirt, 09.02.1970
 DEVİR VE DEVLET 20 HIRSIZHırsız
 Sana diyorum
 Hırsız
 Fakirin malının tek müşterisi kalsan da
 Sevindire sevindire alsan da
 Aracı tezgahtar olsan da
 Minnettar şakşakçı bulsan da
 Ona alıp yüze satarsan
 Hırsız
 Sana derim
 Hırsız
 Olacak işini yapsan da
 Olmayacak işini yapsan da
 Acele işini yapsan da
 Kendisi verse alsan da
 Fakirin parasını alanlar
 Zengine alet olanlar
 Dayıdan kuvvet bulanlar
 Dişliden yılan, yılanlar
 Hırsız
 Sana derim
 Hırsız
 DEVİR VE DEVLET 21Bir elma çalan çocuğu hapse basan
 Küçük suçluyu bıçak gibi kesen
 Kanun seni kesmese cilalasa da
 Diller övse eller alkışlasa da
 Hacca gitsen fakir doyursan da
 Makamları süslü adam olsan da
 Aransan da aslar toplantısında
 Devletin malı deniz
 Yemeyen domuz diyorsan
 Yemek için yaşıyor
 Yaşamak diye yiyorsan
 Sen ey gemisini kurtaran kaptan
 Taptığın ayağımın altında: para.. para..
 Zengine alet fakire dubara
 İndimde iki para
 Hırsız
 Sana derim
 Hırsız
 Aklıma gelmiyor daha kötü söz
 Kötüye bile öz
 Hırsız
 Sana diyorum
 Hırsız
 Hırsız...
 Ekim 1970 DEVİR VE DEVLET 22 OLMADANGönülde çalkalanan
 Ufukta dalgalanan
 Bir şarkı olsa bu söz
 Çalışalım durmadan
 Çalışalım durmadan
 Kişi namert olmasın
 Menfaat set olmasın
 Ulusal dert olmasın
 Plansız kalkınmadan
 Plansız kalkınmadan
 Kulak versek her söze
 Ayırsak süze süze
 İnsek doğruya öze
 Korkmadan sakınmadan
 Korkmadan sakınmadan
 Madem ki insanlarız
 Düşünürüz anlarız
 Ne şefaat umarız
 Menfaatçi softadan
 Menfaatçi softadan
 Softa dese de hu hu
 Allah diyor ki oku
 Öğren ara bul yahu
 İlmi Çin’de durmadan
 İlm içinde durmadan
 DEVİR VE DEVLET 23 Tanısak kendimiziÖğrensek derdimizi
 Arasak çaremizi
 Bıkmadan yorulmadan
 Bıkmadan yorulmadan
 Yazık ki Türkiye’de
 Diyelim ki Küre de
 Söylesek Cafer’e de
 Omuz silker tınmadan
 Omuz silker tınmadan
 Öcal okuya yaza
 Teşhis koydun açmaza
 Bütün işler takaza
 Derde deva olmadan
 Derde deva olmadan
 Küre, Ekim – 1970
 DEVİR VE DEVLET 24 FELEKAz istedim çok oldun
 Bana ne dersin felek
 Ne aradın ne buldun
 Safi kadersin felek
 Havaya attım taşı
 Altına tuttum başı
 Görgünün yokmuş yaşı
 Daha ne dersin felek
 Kuş vuruldu gönülden
 Bülbül ayrıldı gülden
 Sensiz ne gelir elden
 Bana küsersin felek
 Ayrılmışım ilimden
 Anlamazlar dilimden
 Medet umarım kimden
 Ona yetersin felek
 Ağlasam da gülsem de
 Uslu deli olsam da
 Çalışsam yorulsam da
 Gene betersin felek
 Daha ne deyim sana
 Yakamı bıraksana
 Yeter Allah aşkına
 Artık yetersin felek
 DEVİR VE DEVLET 25 KÖFTEHORGerçek ne kadar sade yalan ne kadar zormuş
 Yalancı olan kişi kepaze köftehormuş
 DEVİR VE DEVLET 26 NAFİLEGerçekler acı olur yalan baş tacı olur
 Ham söz edenler iblise postacı olur
 Yoksul açtır demek suç bağrı taştır demek suç
 Hasta iyi olamaz biilaçtır demek suç
 Peki suç olmayan ne güçsüzleri sayan ne
 Kene gibi yapışıp sülük gibi doyan ne
 Ne mi ne bileyim ben bırak da güleyim ben
 Aça ninni söyleyip uyutanı bileyim ben
 Sen ki ağa – bey bile yorulma bile bile
 Su uyur düşman uyur aç uyumaz nafile
 Nafile gider kelle yola gel tezden hele
 Fakirin hakkını ver Hakkı bul güle güle
 DEVİR VE DEVLET 27 BUNDAN BÖYLEAnlıyorum ki ben artık
 Sevgisiz yaşayacağım
 Yüreğim kabara dola
 Açmadan taşıyacağım
 İşte bu ölmeden ölmek
 Yaşamadan yaşamak bu
 Ne kadar yıl kaç konak bu
 Yükümü taşıyacağım
 Yalvarmadan ağlamadan
 Bağırmadan söylemeden
 Kimseye bir şey demeden
 Kendime acıyacağım
 Belki ölmek daha iyi
 Bulamayınca sevgiyi
 Yalnızım yar deyi deyi
 Sürünüp yaşayacağım
 DEVİR VE DEVLET 28 SEÇMENYurtta demokrasi var
 Vatandaş her şey yapar
 Köpekleri salmışlar
 Taşları bağlamışlar
 Davulun zam zam sesi
 Artık duyulmaz oldu
 Vurdu patlattı tokmak
 Davul çalınmaz oldu
 Gel gene gel gene gel
 Hırsızsan da arsızsan da gel
 Bu kapı umutsuzluk kapısı değil
 Seçilmek için seçmene gel
 DEVİR VE DEVLET 29HALİ PÜRMELALİMİZ
 Eşkiyalar dağa çıkar
 Hem haraç yer hem can yakar
 Köyler kasabalar titrer
 Bakan ayağına gider
 Kaçakçılık belalı şey
 Kaçakçılar belalılar
 Muhafızlarla beraber
 Gelirleri çoğaltırlar
 Haspam bir şarkı söyler
 Gerdan kırar avaz eyler
 Bir gecesi dört bin eder
 Var hesap et ne eder
 İthalatçı gavur Moiz
 Onun için bütün döviz
 Genellerle kırıp ceviz
 Milyonları istif eder
 Artist derler ya adına
 Herkesin olan kadına
 Şu sinema sanatına
 Oluk oluk para gider
 DEVİR VE DEVLET 30 Ya politika resmiyetNeye diye neye hizmet
 Bir söyleneni bin fikret
 Yolsuzluğu kimler eder
 Küreli Satı ne haber
 Dayı! Kaçak odun eder
 Yakalanır dört gün yatar
 Yirmi beş lira ceza öder
 Ömer’im bunlar bir misal
 Gerçek ki gerçekten masal
 Düşünenler anlasalar
 Asıl bu milyonlar eder
 24.07.1970
 DEVİR VE DEVLET 31KÜÇÜK MEMUR DESTANI
 Yanarım küçük memura
 Geliri kıt geçimi yok
 Personel kanunu çıktı
 Sıkıntısı daha da çok
 Bekler elli lira zammı
 Zamlarla çıkmadan canı
 Verginin yoktur imanı
 Dolaylısı daha da çok
 Zam nereye çoğa doğru
 Şimdi bu söz daha doğru
 Küçük memur uysal doğru
 Mükafatı daha da çok!..
 Develi aslan(!) dediği
 Sabit gelirdir yediği
 Maaşın yüzde yetmişi
 Belki ondan daha da çok
 Islandıkça olur çamur
 Ne b.. yesin küçük memur
 b.. yiyenler memnun olur
 şimdi fırsat daha da çok
 Küre, 12.08.1970
 DEVİR VE DEVLET 32 HALICI KIZGün nedir saat nedir
 Aşk nedir rahat nedir
 Toplumsal hayat nedir
 Bilmezsin halıcı kız
 Hayatın ilmek ilmek
 Boğulan gençlik demek
 Ama halıda renk renk
 Çiçeksin halıcı kız
 Moda ne sanat nedir
 Takdirdeki tat nedir
 Toplumsal fırsat nedir
 Bilmezsin halıcı kız
 Katığın soğan ekmek
 İşin hep emek vermek
 Zevkin halıda örnek
 Gerçeksin halıcı kız
 Küre, 03.08.1970
 DEVİR VE DEVLET 33 VATANAhmet kazansın isterim
 Ama Mehmet aç kalmasın
 Ahmet Mehmet’in hakkını
 Kazandım diye çalmasın
 Demokrasi halkçı rejim
 Hürriyet içinde geçim
 Yeter ki işi milletin
 Münafıklara kalmasın
 Fikirde olsun hoşgörü
 Resmiyette olmaz yeri
 Herkes bir fikrin askeri
 Millet düşmanı olmasın
 Kalksın artık senlik benlik
 Her işte olsun içtenlik
 Bu yolda olur esenlik
 Kimse kusura kalmasın
 Bir gövdeye bir can ister
 Bir millete iman ister
 Gayesi tam insan ister
 Noksan olanı kalmasın
 DEVİR VE DEVLET 34Her alanda her uğraşta
 Eşit olsun vatandaşta
 Fırsat eşitliği başta
 Bazılarının olmasın
 Göreve göre olsun hak
 Genel fayda olsun mutlak
 Kapkaççılar kapıp kaçmak
 İçin bahane bulmasın
 Öcal der ki masal mı bu
 Olmayacak bir hal mı bu
 Niçin millette bu uyku
 Niçin uyanık olmasın
 Küre, 30.08.1970 DEVİR VE DEVLET 35 GELSİNToplantımız var Küre de
 Sesimizi duyan gelsin
 Alkış tutup etek öpen
 Koromuza uyan gelsin
 Tüfek alıp dağa çıkan
 Köy kasaba soyan gelsin
 Şehirliyi sömürerek
 Sülük gibi doyan gelsin
 Hizmet için devletliye
 Hatır gönül sayan gelsin
 Şeref misafirliğine
 Kargaları kovan gelsin
 Ne fark eder ya o gelsin
 Ya sarımsak soğan gelsin
 Durmadan dar gelirlinin
 Cebine el koyan gelsin
 Ne o gelsin ne bu gelsin
 Öğretmene kıyan gelsin
 Yazılan dilekçelere
 Cevap diye oyan gelsin
 DEVİR VE DEVLET 36 Suriye’de kolera varTürkiye’de bulan gelsin
 Siyasi ticari malı
 Türlü-çeşit yalan gelsin
 Yalan gelsin dolan gelsin
 Arkasından talan gelsin
 Hacı hoca hepsi gelsin
 Bütün geri kalan gelsin
 Gelsin elbet döviz diye
 300 mebus falan gelsin
 Develi aslana binip
 Bankalara dalan gelsin
 Küre’de de Satı Cafer
 Piritte iş bulan gelsin
 Gerçek bir masalmış meğer
 Bir de ibret alan gelsin
 Öcal sana ise şölen
 Hakaretle dolan gelsin
 Savcıları döven söven
 Dayıları olan gelsin
 Küre, 02.09.1970
 DEVİR VE DEVLET 37 KÜRETürkiye 540 ilçe
 Bunlardan biri de Küre
 192 köyüne
 Yol götürsek yol mu yeter
 Kurmak istesek rabıta
 Asayiş için zabıta
 Bir hesaplasak onu da
 Er mi, karakol mu yeter
 Okul desek her birine
 Zordur getirmek yerine
 Bir öğretmen dört haneye
 Öğretmen, okul mu yeter
 Köy ama mera, toprak yok
 El işi sanat yapmak yok
 Ormandan kesip satmak yok
 Geçime akıl mı yeter
 Kalkınma bir plan ister
 Eğitim ve zaman ister
 Yoksa herkes pilav ister
 Ona para pul mu yeter
 DEVİR VE DEVLET 38Az gelişmiş olmak bir suç
 Çabasız kurtulmak çok güç
 Kanatsız kuş uçar mı hiç
 Dilemeye dil mi yeter
 Küre misali sorunun
 Toplanın köyler bir olun
 Okulun toprağın yolun
 Amacına kul mu yeter
 Küre, 30.08.1970 DEVİR VE DEVLET 39 DİYORDUEleşkirt’te Hakim Mustafa Baran
 Doğudan batıya sesleniyordu
 Sesime ses veren yok mu diyordu
 Dağlar yüksek karlar kalın yol uzak
 Çığlığı soğuktan donmuş olacak
 Sesine bir cevap verilmiyordu
 Eleşkirt’te Hakim Mustafa Baran
 Çocuklarım Türkçe öğrensin diye
 Türkçe konuşulan yer istiyordu
 Sahillerde halk denize girerken
 Çoluk çocuk neşe ile gezerken
 Ağrı karlı kar sekiz ay yerdedir
 Karda yürümekten tiksiniyordu
 Eleşkirt’te Hakim Mustafa Baran
 İnsanca yaşamak hakkım diyordu
 Tertip davalardan düzme şahitten
 Yeter olsun artık bıktım diyordu
 Hem de ben vazife vazife diye
 Eleşkirt halkını sıktım diyordu
 Ne de bitmez imiş benim şu çilem
 Şarkın kahrını çok çektim diyordu
 İki sözün biri hak ve tayindi
 Başka yere tayin hakkım diyordu
 DEVİR VE DEVLET 40Ey baran gözyaşın olsa da baran
 Ne dinleyen var ne arayan soran
 Oy li mıno oy le bavi oy ağam
 Gulo pulo’dan çok çektim diyordu
 Eleşkirt’te Hakim Mustafa Baran
 İnsanca yaşamak hakkım diyordu
 Çocukları Türkçe öğrensin diye
 Türkçe konuşulan yer istiyordu
 Kasım 1969
 DEVİR VE DEVLET 41 CIK CIKLafa bak hizaya gel demişler ne de güzel
 Kimi türkü söylerken kimi döktürür gazel
 Bir el kağıt oynatır bir el bir el son bir el
 Böyle kumarbaz yapar elin oğlu apaçık
 Sonra da hayıflanır eyvah eder cık cık cık
 İlçeye başkan olan dere tepe dolaşır
 Ne il ilgi gösterir ne köylüsü çalışır
 Sonra durur düşünür şöyle başını kaşır
 Alkışları toplarken bir futbolcu sol açık
 Yüzbinleri beğenmez homurdanır cık cık cık
 Öyle gazeteler var okumayan da alır
 Gizli şeyler apaçık baktıkça baka kalır
 Kültür arttıkça artar edepsizler çoğalır
 Toplumsal manzaralar böyledir açık saçık
 Okumayan da görür kafa sallar cık cık cık
 Demokrasi hürriyet eşitlik ve adalet
 Saygısızlık zorbalık haksızlık ve rezalet
 Oldu çıktı düzende hak haksıza bir alet
 Uslu uslu durana hükmedecektir kaçık
 Dönüp fetva verecek söylenecek cık cık cık
 Öcal içini sıkan toplumsal dert mi gene
 Bırak da üzüldüğü yerden kopsun sana ne
 Faydacılık her yerde her ülküde bahane
 Kurtulmak hiç mümkün mü ister isen aya çık
 Sonunda kafa sallar hayret dersin cık cık cık
 03.07.1969
 DEVİR VE DEVLET 42 HİZAYA GELMemleket kalkınacak kalkınacaktır elbet
 Kalkınma türküsünü söyleyip ilelebet
 Çokcası uzun hava çağırıp medet medet
 Memleketi idare ediyor bir demirel
 Lafa bak hizaya gel
 Biz nurlu ufuklara koşarız da koşarız
 Mazi ile övünür ati ile coşarız
 Hal içinde yaşamaz ham hayalde yaşarız
 Kalkınmadan türkü de ne güzeldir ne güzel
 Lafa bak hizaya gel
 Çiftçiliği bitirdik sanayiciyiz şimdi
 Ha demeden memleket montajcılar edindi
 Plan program derken bütün acılar dindi
 Kolkola kurtla kuzu tozutur türkü gazel
 Lafa bak hizaya gel
 Eğitildi vatandaş hep idareci oldu
 Politikacılar da mudaracı oldu
 Seçim geçim oy oy hep dubaracı oldu
 Vadetmeyi bilmemek seçilmeye tek engel
 Lafa bak hizaya gel
 DEVİR VE DEVLET 43Laf salatası olsun suda kuş gökte balık
 Yeter ki söyle durma anlamaz kalabalık
 Bir metre iki metre dört metre salatalık
 Aşkolsun ne konuştu cevabı ne de güzel
 Lafa bak hizaya gel
 Yaşasın demokrasi yaşa hukuk devleti
 İdarenin kol bağı suçlunun hürriyeti
 Kim inkar edebilir böylesi bir nimeti
 Artık böyle rejim de bin kalkınmaya bedel
 Lafa bak hizaya gel
 04.07.1969 DEVİR VE DEVLET 44 RUJİncecik kaşlarınla bir taht kurdum hülyama
 İri bakışlarınla hayat verdin bu cana
 O güzel gözlerinle renk verirsin rüyama
 Ne olursun güzelim gel onları boyama
 Kıyma benim hülyama kıyma benim sevdama
 Küçücük ellerinle narin parmaklarınla
 Hayat pembeliğinde beyaz tırnaklarınla
 Ve hüzne mütemayil nazlı dudaklarınla
 Ne güzelsin güzelim gel onları boyama
 Kıyma benim hülyama kıyma benim sevdama
 DEVİR VE DEVLET 45 MENSUREBir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek
 On yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik
 Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan halkı eğit
 Bir balık verdiğin adam bir gün balık yer
 Balık tutmasını öğret her gün balık yer
 DEVİR VE DEVLET 46 BENİM SÖZÜMBenim sözüm kaya gibi ağır basar oturur
 Benim sözüm tüy gibidir rüzgar alır götürür
 Benim sözüm güvercindir kanadında barıştır
 Benim sözüm şahin gibi avına sert yaklaşır
 Benim sözüm er sözüdür er ağzına yakışır
 Benim sözüm çocuk gibi hayran hayran bakışır
 Benim sözüm benim değil hevesimin sözüdür
 Benim sözüm benim değil aklın gören gözüdür
 Söyleyelim sözümüzü yaratalım dünyamızı
 Er meydanı söz meydanı idrak etsin faydamızı
 DEVİR VE DEVLET 47 BEĞENMEZSİNFodulsun ey yoksul memur fasulyeyi beğenmezsin
 Ayda üç dört kere yesen beşinciye yiyemezsin
 Tohum parasını yersin çalışmazsın behey köylü
 Bire beş mahsul verirse o tarlayı beğenmezsin
 Muhalifler ayrı ayrı hep kendini beğenmiştir
 Ey iktidar sen de kendinden gayrısın beğenmezsin
 Meydanlarda öğünmekten başka şey bilmez nutukçu
 Kendi sözünden başka sözü asla beğenmezsin
 Cahil baban senden cesur ey münevver denen züppe
 Sonra döner ne Kazım’ı ne Osman’ı beğenmezsin
 Ömer sus ki söyletmezler içerinde kalsın derdin
 Ne söylersen az bulursun söylediğin beğenmezsin
 DEVİR VE DEVLET 48GERİ KALMIŞLIĞIN ÖYKÜSÜ
 Önce haptan atarız, sonra çaydan yutarız
 Kahve köşelerinde zorlu keyif çatarız
 Tarihten önce vardık tarihten sonra varız
 Bizim için çalışma umacıdır umacı
 Hayal baldan tatlıdır, gerçek zehirden acı
 Bize benzemeyeni ölesiye taşlarız
 Şaka olsun diyerek ana avrat başlarız
 Kabadayılık için biz suç bile işleriz
 Bizlere karışıklık baş tacıdır baş tacı
 Hayal baldan tatlıdır, gerçek zehirden acı
 Kadın sesi su sesi para sesi tatlıdır
 Dedikoducunun ki daha birkaç katlıdır
 Başkasının gözünde bir çöp görse mutludur
 Gözündeki merteği göremeyen tahtacı
 Hayal baldan tatlıdır, gerçek zehirden acı
 Akla özür bulalım diye içki içeriz
 Naralar ata ata sokaklardan geçeriz
 Eşek anırır deriz eşekliği seçeriz
 Yumuşağa zorbayız zorbaya da saltacı
 Hayal baldan tatlıdır, gerçek zehirden acı
 DEVİR VE DEVLET 49 Aza çalışmayız der döner kumar oynarızKaybeder tembel tembel derdimize yanarız
 Sıkıldıkça hanımı zorlar çocuk yaparız
 Evde kadınlarımız yamacıdır yamacı
 Hayal baldan tatlıdır, gerçek zehirden acı
 Öğrenmeyi nidelim o fazla emek ister
 Babadan görülenle yetinilmemek ister
 İlerleme düşmana yakışır demek ister
 Cemiyete katkıda bulunmayan lapacı
 Hayal baldan tatlıdır, gerçek zehirden acı
 Öcal der ki nidelim gelin gayret edelim
 Çalışalım durmadan hayali terk edelim
 Hep el ele verelim hep ileri gidelim
 Çalışarak olalım Hakkımıza duacı
 Hayal baldan tatlıdır, gerçek zehirden acı
 23.10.1968
 DEVİR VE DEVLET 50HAYVAN ÖZDEYİŞLERİ
 Enik büyür it olur
 Yavşak büyür bit olur
 Her hayvanın yavrusu
 Hayvanlara fit olur
 Hayvanlı hayvana övgü insana sövgüdür
 Hayvanın yalağı olur yalaklığı olmaz
 Fareler kabiliyetleri sayesinde sıçan olduğunu kabul
 ettirmişlerdir.
 Papağan kıymetli bir hayvandır, çünkü bilmediği şeyleri
 konuşur.
 Tavuk da bir dişidir; önce kaçar, sonra yakalanır.
 Hayvan hayvanlığını bilmez.
 Denizdeki balıklar deniz nedir bilmezler.
 Hayvanlar ara sıra insanları, insanlar her zaman
 hayvanları yer.
 İtler atları kovaladıkça at izi it izine karışacaktır.
 Tok kedi fare yakalamaz.
 Öküz olunca boyunduruk hazır.
 Kazın ayağının öyle olmadığını herkes bilir, neyle
 olduğunu pek bilen olmaz.
 Her hayvana kendi kuyruğu yakışır.
 Leylek olan ötmez takırdar.
 Başını kuma gömüp kıçı açıkta kalan saklanan deve
 kuşlarıdır.
 Hem kuş hem deve olmaya özenen deve kuşudur.
 Hayvanların nispetsizlik şekillerinde, insanların
 nispetsizliği akıllarındadır.
 Hayvan satılır, hayvanlık satılmaz.
 Sen ne kadar güzel olsan da kuzum
 Ardır elbet kurdun elinde oyuncak olduğun
 Sırtlana etin kokmuşu makbuldür.
 İnsan hayvanlığa özenir, hayvan haddini bilir.
 DEVİR VE DEVLET 51 Hayvan gibi adam derseniz kızarlar, aslan gibi dersenizsevinirler.
 Her hayvan avlanmaz, her avlanan da hayvan değildir.
 Kurdun boynunun kalınlığı kendi işini kendi gördüğünden
 çok kurt oluşundandır.
 Kazın silahı da tıslamaktır.
 Kemiğe kuyruk sallayan köpektir.
 İtin havlaması havladığına hakaret sayılmaz.
 Av zamanı tav zamanı.
 Avın zamanı olur savın zamanı olmaz.
 Gurkun bastığı civciv ölmez.
 Köpeğe taş atmakla kötüye söz atmak birdir.
 Sudan çıkan balık, balık değil ettir.
 Söyleşemeyişimiz ürümekten farklı, içine koymuş isek
 fikri.
 Horozun erkekliği uzun uzun ötüşünden belli.
 Hayvanla arkadaşlık hayvanlığına katlanmakla olur.
 Sayı sayılır ayı sayılmaz.
 Utanma hayvanlar için değildir.
 Hayvan evsiz olur, yemsiz olmaz.
 Dayı olsun da ayı olsun.
 Kuş sevimlidir, bay olunca baykuş olur sevimsizleşir.
 İt olan ısırır. Sahipli itin ısırmayanı olmaz.
 En doğal aşk hayvanidir
 Yılan bir hayvandır.
 Hayvana ceza verilmez, çünkü ceza suça değil suçu
 işleyen akla verilir.
 Bak ata, eşeğe, katıra, neler getirir hatıra.
 Yelesiz aslan olur, hilesiz tilki olmaz.
 Kuşa kanat yakışır.
 Sahibine yaranmak için devenin hendek atladığı olur.
 Karamsar insan kendi kendinin düşmanıdır.
 Kibarlık özür dilerim demek değildir. Özür dilenmeyecek
 şekilde davranmaktır. Teşekkür, teşekkür ederim
 demekten ziyade müteşekkir davranmaktır. Kibarlık söz
 ve hareket değil ehil davranmaktır.
 Söz ne kadar ucuz ise iş o kadar pahalıdır.
 DEVİR VE DEVLET 52 Ben gerçeklerimin ve güzellerimin taşlanmasınıaffedemem, övülmesini dahi affedemem eğer değer
 verdiğim yönleri övülemiyorsa, benim kalsınlar istiyorum
 da.
 Manzaraya bakıp onu anlatan kopyacı, onda kendini
 anlatan sanatkar. Her şey insan içindir öyleyse her şeyde
 insanı anlatan sanat yücedir.
 Arzu edilen, güzel bir şeyi elde etmenin prensibi o şeye
 layık olmaktır.
 Azadelik ve neşe güzeli kazandırıyor ama asıl sahipleri
 yine de acısını çekenler oluyor.
 Hiçbir şey istemezdim eğer düşüncelere hükmeden
 olaydım.
 DEVİR VE DEVLET 53YAVUZ İLE YUMŞAK
 Fikir çarpışmasından hep şimşekler çakarmış
 Kabaklar çarpışınca çatır çatır çatlarmış
 Eloğlu bir prensip bulmuş öyle başarmış
 Yavuz olup asılma yumşak olup basılma
 Bu demek değildir ki herkese kavuk salla
 Veyahut vakit geçir çocuk gibi masalla
 İfrat ile tefritten sakınmaktır zamanla
 Yavuz olup asılma yumşak olup basılma
 Kimseyi ne komünist ne de mürteci sanma
 Gördüğün bildiğine aklını da kat anla
 Kendince doğru yolda doğru yürü izanla
 Yavuz olup asılma yumşak olup basılma
 Çok ileri bakmaktan taşa tökezme sakın
 Yolunu şaşırman geldiğin yola bakın
 Yürümek istiyorsan dengeli olsun aklın
 Yavuz olup asılma yumşak olup basılma
 Tembel tembel oturup Allah‘tan beklemek yok
 Rölantide çalışıp boşuna tıklamak yok
 Prensipsiz gayesiz insan için demek yok
 Yavuz olup asılma yumşak olup basılma
 DEVİR VE DEVLET 54Bir gayen olsun öyle ilerle hedefine
 Kimseyi incitmeden ve herkesin ref’ine
 Başkasını hor görme buldum diye define
 Yavuz olup asılma yumşak olup basılma
 Öcal der ki hülasa ülkücü olan kişi
 Ağır ağır ilerler hiç yorulmadan kişi
 Köpeğe dalanmadan çalıyı dolan kişi
 Yavuz olup asılma yumşak olup basılma
 DEVİR VE DEVLET 55 DÜŞÜNCEMNazım Hem Türktür
 Hem sanatkâr, şairdir
 Velakin düşüncesi
 Ne güzellik ne Türklük
 Sadece ve sadece
 Komünizme dairdir
 Yunus’un deyimiyle
 -ki sözün en hasıdır:
 “Hakikatin kâfiri
 Şerrin evliyasıdır”
 Küre, 03.07.1968
 DEVİR VE DEVLET 56HÜKÜM HAKKINDIR
 Önce verdim dediniz bana kadar geldiniz
 Sonra bir bahaneyle niçin olmaz dediniz
 Beni kötülemekse bu işte maksadınız
 Kötüler taliplisi diye çıkar adınız
 Kimsenin şerefini ben payimal edemem
 Kendi kanımı içer gene de bir şey demem
 Fitnenin dili uzun benim de sabrım ahım
 Sana havale ettim ver hükmünü Allah’ım
 Küre, 01.05.1968
 DEVİR VE DEVLET 57DÜŞÜNMEYEN İNSAN
 İnsan düşünen hayvandır
 Sözü yalandır
 Düşünen hayvan olamaz, imkansız.
 Yalnız
 Hayvan düşünmeyen insandır
 Tarifi tamdır.
 SATILIK SELAM
 Bir satılık selam verdi almadım
 Bir satılık selam dedi vermedim
 Gerçi selam vermek sünnet, almak farz
 Ama selam Tanrınındır satılmaz
 DEVİR VE DEVLET 58 OKUOku diye başlıyor Tanrı Kutsal Kur’an’a
 Ben nasıl adam derim okumayan adama
 Okuyup da olmamak imkansız gibi ama
 Mümkünse gel zarar yok sen oku adam olma
 DEDİKODU KİŞNETİRZaten bütün bilgisi kulaktan dolma olan
 Dedikodu yapmaya geçen yıldan teşnedir
 Bilmediği kişinin gizli özel hayatı
 Paradoksal zadeyi kişnetir de kişnetir
 DEVİR VE DEVLET 59 CAHİL İYİNe sen öğren bir şeyler, ne de kimseye öğret
 Hu... deyip kavuk salla, cehli muhafaza et
 İyi insan olursun edilmez sana lanet
 Ve millet ve memleket kalkınır ilelebet!..
 NİŞAN OLANOku demiş KİTABI okumamış bir satır
 Tesadüfen okumuş olana da düşmandır
 Bir dolma tüfek gibi patlatmış tetik çeken
 Nedense hep kitabî saçmalara nişandır
 DEVİR VE DEVLET 60 BİLGİLİ GURURBilgili olanlarda aslında olmaz gurur
 Ama onlar gene de palyaço değildirler
 Adiliğe düşmemek için insanca mağrur
 Gerçekler karşısında saygıyla eğilirler
 MEMLEKET EVLADIMemleket evladını kötülemek olmaz der
 Memleket evladını kötüleyen kişiler
 Böylece gösterilir bizde de asıl hüner
 Birisi sövgü yazar birisi imza eder
 ...MIŞ ...MIŞ
 Sövenler hep ...mış ...mış derler
 Akıl almaz kokmuş derler
 Sövülenler onlar için
 ... dın ... dın dedikleri için
 Küre, 05.07.1968
 DEVİR VE DEVLET 61 KÖPEKSen insan oluyorsan bana köpek diyorsan
 Köpekliğe razıyım daha saygıya değer
 Sen karanlık gecede alıp da kaçıyorken
 Benim köpek dişlerim bacaklarına geçer
 SAYIN BAYIMAracılığı sevmem
 Bu adamı da bilmem
 O kadar yalvardı ki
 Def-i şer kabilinden
 Bu pusulayı verdim
 Onu size gönderdim
 İş verseniz üzülmem
 Vermezseniz sevinmem
 Çünkü bilirim ki ben
 Çalışacağı bilir
 Herkesten çok işveren
 Fazla meşgul etmeden
 Bu vesileyle sizi
 Selamlarım gönülden
 29.07.1968
 DEVİR VE DEVLET 62 SORUNFatih’in 26.08.1968 günkü mektubu
 Koca aslan durma yürü!
 Ne zorluk var ki yenmedin
 Bir yeise saldın bizi
 Tek mesele evlenmedin
 FATMA NİNE
 85 yılını vermiş köyüne
 Çalışmış durmadan güle sevine
 Çay düzünde nur yüzlü Fatma Nine
 Onu hiç övmez miyim, övmez miyim?
 Sordum: Kemal Paşa’yı bilir misin?
 Parladı gözleri dedi efendim
 Sade altmış yedi yıl var evlendim
 Onu hiç bilmez miyim, bilmez miyim
 Tüm kötülüklerden kalmış azade
 Oğluyla bağlanmış hayata sade
 Arzusu kalmamış yalan dünyada
 Onu hiç sevmez miyim, sevmez miyim?
 Şefkatle almış yaşını başını
 Genç ölümler zehir etmiş aşını
 Ağlama sen sil gözünün yaşını
 Acını bilmez miyim, bilmez miyim?
 Analar, babalar, kardeş bacılar
 İçimizde tüm sevinçler acılar
 Bir oğlanım diyen Fatma Bacı var
 Var... sevinmez miyim, sevinmez miyim?
 Kasım – 967
 DEVİR VE DEVLET 63 KIRINTILARHep BEN diyorum, terbiye namına bana beni öğretmişler
 Ayrılanlar kavuşur
 Ölenler unutulur
 Ayrılık bir umuttur
 Ölen ölür kurtulur
 Gözüm gönlümün penceresi; ağzım midemin (nefsimin)
 kapısı.
 Dişlerimin kesici ve parçalayıcı olduğunu unutamıyorum,
 güzelliğini ve faydasını gördüğüm halde...
 Bir yaz boyu 24 rakamlı bir artış kaydeden sinekleri
 yaratan da TANRI.
 İnsan tuhaftır çocuklukta yaşar yaşadığını anlamaz,
 büyüyünce yaşamayı anlar yaşayamaz.
 Kemer sıkma belimi diyorum, pantolonun düşecek de
 diyor.
 Hayat ile ölüm arasındaki sınır bile iyi ile kötü arasındaki
 sınır kadar ihtilaflı değil
 Dünya aynı dünya yalnız telakkiler değişiyor
 İçimde hep aynı sızı ya unuturlarsa bizi
 Sadaka isteyen dilenci, borç isteyen fakir
 Unutulmamak için yazmayı düşündüm, unutmamak için
 yazmayı düşündüğüm gibi
 DEVİR VE DEVLET 64 İlim ve irfan sahiplerini çekemeyenler, ilim ve irfandan enaz nasip alanlardır
 DEVİR VE DEVLET 65 OLMAYINCA(Hatayî)den ilhamla
 Gönlüm her gördüğün lütfa aldanma
 Bütün isteklerin olacak sanma
 Her olur olmaza dost diye kanma
 Sencileyin seven yar olmayınca
 Kaba sofu olup yolundan azma
 Dostun arkasından kuyular kazma
 Hak uğruna çalış boşuna gezme
 Şu cana ten katı dar olmayınca
 Saygı ile dinle aydınsa kişi
 Ayrılıklardan şikayetse işi
 Doğru yolda olmak her işin başı
 Kötülerde namus ar olmayınca
 Varıp kötülüğe ikrar bağlama
 Dökerler dolunu dolup ağlama
 Allah’tan korkmazdan hicap eyleme
 Olgun saygıdeğer er olmayınca
 Ömer’im der Hakkın sırrı ayandır
 Aydın isen cahil halkı uyandır
 Haline ağlamak ömre ziyandır
 Halk için gönülde zar olmayınca
 Sarıkaya, 20.01.1966
 DEVİR VE DEVLET 66BÖYLE BUYURDU JANUS
 Siyaset hamamında buram buram terledik
 Bunca yıl nicesinin anasını belledik
 Kimini karpuz gibi rengine bakıp seçtik
 Kiminin kavun diye kıçına çok elledik
 Biliyoruz ki artık yanılmayız seçmede
 Ne çare at olanlar Üsküdar’ı geçmede
 Ve bütün umudumuz yediğimiz tekmede
 Kırat sahibini de yola bele ekmede
 Kaplumbağa misali varacağız hedefe
 Akılsız kaçak tavşan ne kadar inat etse
 Nutuklar vaad dolu akıl boş delik kese
 Balık baştan kokuyor duyuramam herkese
 Ömer’im sana noldu için gözyaşı doldu
 Gün görmedik millete nolduysa olan oldu
 Devrimciler kahroldu demokrasi mahvoldu
 Ümitlerim hep soldu ümitlerim hep soldu
 05.02.1966
 DEVİR VE DEVLET 67 NE BİLSİNLeonardo da Vinci bir şaheser yarattı
 Fakat jakont tablosu ressamını ne bilsin
 Pastördür insanları kudurmaktan kurtaran
 Fakat kuduz insanlar Pastör kimdir ne bilsin
 Dünyaya ışık saçtı elektriği buldu
 Her elektrik yakan Edisonu ne bilsin
 Bir Gandhi ki Hindistan için yaşadı öldü
 Kast içinde Parya’lar Mahatma’yı ne bilsin
 Kenedy Amerika için şerefti şandı
 Çirkin Amerikalı Kenedy’yi ne bilsin
 Hazreti Muhammed’di insanlar kardeş diyen
 Her kardeşlik isteyen Muhammed’i ne bilsin
 Nesimî’dir insana aşık olup haykıran
 Deri yüzen insanlar Nesimî’yi ne bilsin
 Rus halkını canından daha çok sevdi tolstoy
 Şimdi zavallı müjik Leo kimdir ne bilsin
 DEVİR VE DEVLET 68Zenci beyaz ayrımı bitsin diye savaştı
 Zenciler ve Yanki’ler Abraham’ı ne bilsin
 Konfüçyüs’tür Çinli’ye hayat vermek isteyen
 Fakat afyonkeş Çinli Konfüçyüs’ü ne bilsin
 Şoföre gurur verir en son model taksisi
 Fakat zavallı taksi şoförünü ne bilsin
 Evladı sevda ile büyütür ana baba
 Evlat ebeveynin sevdasını ne bilsin
 Fransız ihtilali siyasaya değer verdi
 Danton, Volter, Ruso’yu siyasiler ne bilsin
 Adalet memlekette huzur ve sükun sağlar
 Haksızlık görmeyenler adaleti ne bilsin
 Benim gönlüm seninle yüceliyor ilk aşkım
 Fakat benim ilk aşkım gönül nedir ne bilsin
 01.07.1966
 DEVİR VE DEVLET 69 ANADOLUKazamız şol kaza ki
 Anadolu kazası
 İçer içer dayak yer
 Encümenin azası
 Ali İhsan dilinden
 Okunuyor yarası
 Köpeklerin şerrinden
 Herkesin var arası
 Herkesin kahvelerde
 Var kiralık masası
 Üç ay çalışanların
 Dokuz ay var yatası
 İftirası sürmedir
 Sürmenin en karası
 Bülbülü yok ise de
 Vardır kara kargası
 Tek ağacı söğüttür
 Kaplumbağa menfası
 Evladı ayal’i çok
 Ana babaya asi
 DEVİR VE DEVLET 70 Ya babası zırtapozYa şırfıntı anası
 Şeytanı yalın ayak
 Kaçırır en ednası
 Sokaklarda çamurdan
 Çekmez at arabası
 Küllükten bir kafdağı
 Gibidir her arsası
 Nutuk diye duyulan
 Hep eşek anırması
 Particilik ruhunun
 En zehirli sıtması
 Haset fesat ve fırsat
 Meziyetinin hası
 “Hakikatin kafiri
 Ve şerrin evliyası”
 En züppesi imamı
 En hovarda hocası
 İkide bir tutuyor
 Yollarının tozası
 Çok şükür artık bitti
 Bulgur çekme belası
 Bilmem ki o adet yaşıyor mu
 Kızın gebe kalması
 DEVİR VE DEVLET 71 Babaları duyarsızAracı mı anası
 Gelin olmadan gerekmez
 Kızın gebe kalması
 Kaçmış kaçırmış olmak
 Şöhretlerin âlâsı
 Kazamız şol kaza ki
 Anadolu kazası
 Ömer’im uç kırıldı
 Yok kalemin yazası
 DEVİR VE DEVLET 72 KAHKAHAHah Hah Ha
 Zırdelidir mutlaka
 Şair Cemal Süreya
 Zırdelidir besbelli
 Zırdelidir zırdeli
 Ha
 Öylemi ya
 Ya
 Evet evet
 Olur a
 Ha
 Hah hah ha!..
 DEVİR VE DEVLET 73 HEPİNİZİNMemur olup rüşvet yiyen
 Yemeyene yedi diyen
 Araya aracı koyan
 Hepinizin anasını
 Haksızı haklı çıkaran
 Yok yere çıngar koparan
 Zora güvenip kabaran
 Hepinizin anasını
 Korkup hakkı inkar eden
 Gönülsüz camiye giden
 Müslümana gavur diyen
 Hepinizin anasını
 Adamım diye güvenen
 Kodamanlara dayanan
 Müfteri fitne ve yalan
 Hepinizin anasını
 Adam kayırmak isteyen
 Doğru olanı çekemeyen
 Haklının hakkını yiyen
 Hepinizin anasını
 DEVİR VE DEVLET 74Ana avrada sövenler
 Yol kesip adam dövenler
 Onlara arka verenler
 Hepinizin anasını
 Doğru söze inanmayan
 Adalete güvenmeyen
 Aydına komünist diyen
 Hepinizin anasını
 Ömer’im yol tektir Hak’tır
 Başka yola sapmak yoktur
 Seni tan eyleyen çoktur
 Hepinizin anasını
 DEVİR VE DEVLET 75 ÖĞRETMENLERHani komünist derler ya
 Onlardan bizde de
 Sürüyle var...
 Kimi ticaret yapar
 Kimi kömür satar
 Değirmenciler
 Pazarcılar
 Motorcular
 Yarıcılar
 Kiminin kamyonu var
 Kimi de
 Pazar kovalar
 Ve ekserisi
 Tefecilik yapar
 Mektepler açılınca
 Ders saatlerinde
 Çocuk da okuturlar
 Anlamıyorum
 Hem de nasıl
 Komünist oluyorlar
 DEVİR VE DEVLET 76Küçüklerin geleceği ellerinde
 Milletin geleceği ellerinde
 Ama
 Düşünceleri eğitmek değil
 Düşünceleri günlük ihtiyaçlar
 Yönleri yok yöntemleri yok
 Erekleri yok
 Memur desen memur değil
 Mendebur desen hiç değil
 Kötü söze yakışmaz
 İyiliğe bulaşmaz
 DEVİR VE DEVLET 77 ADAMINA GÖREAhmet gider çarşıdan bir deste kaçık alır
 Ona yakışık olur
 Bircan gitse pazara kaşık alsa kazara
 Alaylar ağız ağız uğratılır nazara
 Tülin giyse capone salınsa döne döne
 Kimse bir şey söylemez bakıverir önüne
 Fadime kısa kollu giyse hemen çekilir
 Odalara tıkılır zorlu sopa çekilir
 DEVİR VE DEVLET 78GENELGESİZ YÖNETİŞİM
 Orospulara bayılırım
 İyilerin namusunu korurlar
 Dosdoğru olurlar
 Müzevvirler de öyledir
 İyilerle kötüleri ayırır
 Cemiyetin turnusol’u sayılır
 Kaymakamlar müdürler hak yerler
 Onun için sevilmez müzevvirler
 DEVİR VE DEVLET 79HIRSIZLAR KARNAVALI
 Beyefendi çalsa da binleri yüzbinleri
 Kanun cezalandırır az çalan miskinleri
 Kalmadı artık kavi Hristiyan Müslüman
 Öz çıkara yöneldi her mezhep her din iman
 Ten ile can çarpıştı ten canı boğdu attı
 Asrilik cemiyete ruhsuz cesetler kattı
 Herkes avuç açıyor fala bakmak için mi
 Çalışmadan kazanıp keyif çatmak için mi
 Döndü dolaştı gene ciddileşti söz bu ya
 Ciddiyetten hoşlanmaz zilzurna sarhoş dünya
 Zamanın denizinde dalgalansın olaylar
 Düdük çalıp geçsinler içinden mesul baylar
 DEVİR VE DEVLET 80 YANDIM ALLAHTüccar oldum servete aldandım
 Memur oldum rüşvete dadandım
 İş takipte dayak yedim uslandım
 Çiftçi oldum krediye yaslandım
 Yağmur yokken karakolda ıslandım
 Doğruluktan bir köşede paslandım
 Çalışmadım çalışanı kıskandım
 Halk olunca her mihnete katlandım
 Aşık oldum aşk ile kanatlandım
 Aman sözüm cemiyetten dışarı
 Yandım Allah’ım yandım
 Yandım
 DEVİR VE DEVLET 81 YAŞAMYarım ton kömür aldım
 Dışarda ayaz mı ayaz
 Damı iyice sıvattım
 Dışarda yağmur mu yağmur
 Daha odun alamadım
 Alamadım ama kar da yok
 Paltom eskiyse de bu kış
 Dışarı çıkmamaya kararlıyım
 Avukatlığa paydos çektikse de
 Ders veriyorum mektepte
 Mesut olmamak için sebep yok
 İnce ince düşünmek olmasa
 DEVİR VE DEVLET 82 ÖZENTİKasabamız uygarlıktan bihaber
 Ama gene de orada
 Uygarlığın düdüğü öter
 Harıl gürül geçer gider
 Trenler
 Tepelerden kasabaya yeşil akar
 Çamlar körpe çamlar ulu çamlar
 Doğal manzaraya bakar
 Kasabanın ahşap çardaklı evleri
 Orman içinde dağlara sor köyleri
 Bir ressam gibi içini yakar
 Bir sevdayla çağlar kuru dere
 Bahar türküsü söyler evlere
 Kardereden eser soğuk rüzgar
 Dağlardaki karın selamı var
 Yeşil sarı badanalı kırmızı damlı
 Düzlüğe koşan binalar
 Uygarlığı biraz anlar
 Kendini isviçreli sayar
 Görenleri aldatırlar
 Ve bu kasabadaki insanlar
 Diğer insanlara benzerler
 Düşünceleriyle görürler
 Düşünceleriyle gezerler
 DEVİR VE DEVLET 83 İHMALİhmale aşıktı özel adresin
 Karın doğuruyor dediler
 Acelesi ne dedi beklesin
 Kendimi düşündüm
 Tuttu gülesim
 Mübarek adam dedi
 Safi ihmal misin nesin
 TAHAMMÜL
 Her şey konuşur konuşur... susar susar da
 En sonra patlar gibi TAHAMMÜL konuşur
 DEVİR VE DEVLET 84 ISPARTAEl emeği göz nuru sende
 Halıların kadar gerçek
 Güzellik denen gül gibi
 Bahçeler dolusu çiçek
 İşlenip işlenip sanki
 Gül esansı olup sürülecek
 Mümkün mü bu kadarla övmek
 Sen bir kiracının gözünde
 Bir ev gibisin görülecek
 İki ay aradıktan sonra
 Bulunup göçülecek
 DEVİR VE DEVLET 85DÖNEBİLİRİM ESKİYE
 Dönebilirim eskiye
 Neydi o hanlarda yatıp
 Zeytin ekmek yiyip
 Gülüştüğümüz
 Üç beş kişi bir arada
 Dost yüzü görmek için buluştuğumuz
 Olmuştan olacaktan doğruca
 Dobra dobra konuştuğumuz
 İyiyle insanca seviştiğimiz
 Kötüyle doğruca vuruştuğumuz
 Farkına varmadan hayat dalında
 Oluştuğumuz
 Dönebilirim eskiye
 Basit ama mükemmel yeniye
 Allame kişiler arasında
 Aranılmaz nasıl olsa
 Boşluğumuz
 DEVİR VE DEVLET 86 AKIŞKANAğzını açmaya göreyim
 İçimin gevşekliği akıyor
 NEHRU
 Sen de göçtün nihayet milletinin ulusu
 Büyük insan sulh sever Hindistan Nehru’su
 DEVİR VE DEVLET 87 KARDEŞLER IIÇağırsam sesimi duyacaksınız
 O kadar yakınım şimdi size ben
 Okula giderken bir el etmeden
 Gitmeyin seslenip merhaba diye
 Aramızda dağlar olsun nolacak
 Uzun uzun yollar olsun nolacak
 Benim sevgim kanatlanıp uçacak
 Düşünmeyin bile aceba diye
 Ömer’im seven için duman olur titrerim
 Bir gün tokum iki gün aç yatarım
 Siz yetişin gerisine yeterim
 Okuyun gelişin ya çaba diye
 Bir iş görmüşlerin huzuru ile
 İyiye her zaman göz nuru ile
 İlgi evlatla babanın gururu ile
 Seslenirim size merhaba diye
 Bir gün hatırlanır ise adımız
 Kötüye yorulmaz bizim yadımız
 Anılmaktır pedere muradımız
 O bize hem kardeş hem baba diye
 DEVİR VE DEVLET 88 CAN GİBİBir bahçe yaşıyorum bir bahçe
 Bir bahçe ki vatan gibi
 Bir fidan dikiyorum bir fidan
 Can gibi
 Sıkıştırıyorum toprağını iyice
 Meydanlarda atıştırılan gibi
 Suluyorum bahçeyi suluyorum
 Akan sular kan gibi
 Bir gül açıyor fidan bir gül
 Meydanlara dökülüp uçan
 Bir sevgi var bir sevgi var ki
 Kan gibi
 Kan kırmızısı bahçe şimdi
 Savaş görmüş meydan gibi
 Bir bülbül şakıyor bir bülbül
 Hürriyete hayran gibi
 Yaşasın bu bahçe vatan
 Yaşasın bu fidan gençlik
 Yaşasın bülbül hürriyet
 Güller açan bayrak
 Bayrak millet yaşasın
 Bahçe, 1964
 DEVİR VE DEVLET 89 İLAHİ ADALETZulmün de bir sonu vardır
 Bu düzen böyle kalmaz
 Üstümüzde Ulu Tanrı
 Buna razı olmaz
 MESAİBir iki helaya giderim
 İki bardak çay içerim
 Bir iki kişi terslerim
 Biraz katibin yanına inerim
 Olmazsa... misafir giderim
 Mesaiyi tamam ederim
 Gene ben iyi memurum
 Başkaları yerinde de bulunmaz
 Biz de bu mesai varken
 Bu devlet onmaz
 DEVİR VE DEVLET 90 NOKTALAMASenin her şey olman karşındakinin
 Hiçbir şey olmasını gerektirmez
 ÇAĞDAŞLIK
 Yirminci asrın çocuğu
 Ben makinalardan anlarım
 Makinalar beni anlamaz
 Huzurdan sükundan anlamam
 Konfordan süratten anlarım
 Eski adamlar beni anlar
 Ben eski adamları anlamam
 DEVİR VE DEVLET 91ÖMER ÖCAL’A MEKTUP
 Karalar giymedim kara gün görmeyim deyi
 Kendimi kollardım ölmeyim deyi
 Allah’ın emriyle Cennete varayım deyi
 Oğulları yetiştirdim dine hizmet etsinler
 Onlara çalıştım beni şad etsinler
 Ben demedim ki beni terk etsinler
 Okudum öğrendim geçenlerimi
 Mektepte turgudum bulamam hayalimi
 Çaresini bulamadım götürdüler oğlumu
 Ağlamadım içerdedir acı
 Aradım bulmadım derde ilacı
 Sorarsan adımı günahkar Naci
 Hüda affeyle benim günahım
 Senden istediğim Büyük İlahsın
 Turgud’umu bana bağışla
 Hayrettine olsun Ah’ım
 Sen verirsin nice hayret
 Benim borcum sana hizmet
 Emredersen kulum sabret
 Sabrederim sen de bana bağışla
 DEVİR VE DEVLET 92Ver bana kuvvet sabredeyim
 Sen var iken ben nereye gideyim
 Meyvesiz dünyayı nideyim
 Verdiğin meyveyi bana bağışla
 Elimden aldın oğlum hayreti
 Ver bana şimdi ilahi kuvveti
 Benim gözlerimde koyma cenneti
 Cennette Kevser’in bana bağışla
 Nurdan kullarına emirler verdin
 Verdiğin canı geri aldın
 Anasına saçın başın yoldurdun
 Bunların günahını bana bağışla
 Ortada koyma beni yalnız
 Onlar lazım değil ilahi sensiz
 Onlar da olamaz kılavuzsuz
 İlahi beni de onlara bağışla
 Hayrettin elinden isterim şarap
 Emretmezsen işlerim harap
 Benim ümidim sendedir yarab
 Ümidimi ver cennetini bağışla
 DEVİR VE DEVLET 93El verdin bana bunları yazdım
 Bir şey bilemem emrinle düzdüm
 Rızkımı toplamak için dünyayı gezdim
 Ahret yazısını bana bağışla
 Senin emrin başımın tacı
 Dünya meşakkati zehirden acı
 Yalvarırım sana ömür verici
 Çocuklarımı bana bağışla
 Naci derler bana ederim gayret
 Benim çoktur çektiğim meşakkat
 Senden olmazsa bana himmet
 Bana derler cehennemde bir zaman kışla
 Ağuşuma oğlum aldım
 Elim ile yere koydum
 Acı sözlerini duymadım
 Sabır senden hüda bana
 Nuh Naci Öcal
 DEVİR VE DEVLET 94YERLİ MALI HAFTASI
 Köylerde güzel pınar
 Dağların dumanı var
 Ejderha evladı var
 Ne güzel Anadolu
 Dağların çiçekleri
 Vızıl vızıl böcekleri
 Ulaştırır ocakları
 Ne güzel Anadolu
 Ovasında buğday biter
 Sınırlarda aslan yatar
 Günden güne şevki artar
 Ne güzel Anadolu
 Mekteplerinde her şey okunur
 Fabrikalarda kumaş dokunur
 Kahramanları nişan takınır
 Ne güzel Anadolu
 DEVİR VE DEVLET 95 BENİM GÖNLÜMAl da senin olsun, ak da
 Benim gönlüm bayrakta
 Versek de bir alsak da
 Benim gönlüm Hakta
 Servet de hoş tanınmak ta
 Benim gönlüm insanlıkta
 DEVİR VE DEVLET 96 ZİBİDİYum gözünü
 Apartman
 Taksi
 Sevgili
 Aç gözünüHiçbiri
 Yerin külhan
 Nefesin kokan
 Aldırma öyle
 Bir türkü söyle
 Yar aman aman
 Vay anam anam
 Pire itte
 Bit yiğitte
 Varsa bitin
 Kaşın silkin
 Olmuş olacak
 Bir sigara yak
 Yar aman aman
 Vay anam anam
 DEVİR VE DEVLET 97 ERGEN DESTANIOn yaşında idik okuduk yazdık
 Beraber ölmeğe biz razı olduk
 Soyunup esbabı ırmağa daldık
 Beraber bu yoldan gidelim deyi
 Karşılıklı misafirlik başladı
 Anamız sevdayı bize aşladı
 Aklımız yatıp sabrımız taştı
 İkimizin gönlü bir deyi
 Masalla meselemiz halloldu
 Bizim bu hakikat ele duyuldu
 Boyumuz erişti yaşımız doldu
 Artık ikimizi nişanlan deyi
 Bilinmeyen kuvvet bizi ayırdı
 Kimi bozdu ise kimi kayırdı
 Babası parayla mal diye sattı
 Herkesten zengin olayım deyi
 Kaşı kara buna razı olmamış
 Üç ipek mendili eline almış
 Dünürler gelirken elbet gizlenmiş
 Gözümün yaşını sileyim deyi
 DEVİR VE DEVLET 98Pazarlık kesilmiş iki bine
 Hürmet edilmeyip mezhebe dine
 Bozulacak mutlak bu iş yine
 Hakkın rızası olacak deyi
 Şerbeti içilmiş şenlik oluyor
 Bana geçen günler zindan oluyor
 Hırsım kabarıyor içim doluyor
 Sevdiğim benden ayrıldı deyi
 Fikret artık sen de beddua eyle
 Şapkanı çıkarıp baş kaldır göğe
 Dilerim Allah’tan ilk yarı öle
 Elimden seni almasın deyi
 Fikret Öcal senin boşa ümidin
 Biraz çirkin olsun yarı yiğidin
 İddianın sonu mutlaka ölüm
 Bir namus kırgını olmasın deyi
 F. Ö.
 DEVİR VE DEVLET 99GÖNLÜMÜN TÜRKÜSÜ
 Gül Bahar’da tomurcuk
 Gül’üm bahçede çiçek
 Gül kalbimde bir çocuk
 Sevilip öpülecek
 Gülüm al-pembe açar
 Ah çeker ona bülbül
 Gülüm mis koku saçar
 Çok özler onu gönül
 Gülüm Cennet misali
 Bahçelerin süsüdür
 Gülümün gülen hali
 Gönlümün türküsüdür
 F. Ö.
 DEVİR VE DEVLET 100 ZENGİNLİKDaha benden zengin mi var
 Gencim değilim ihtiyar
 Saymakla biter altınlar
 Altın m’olur zaman kadar
 Kullandıkça artar artar
 Bugünün bir yarını var
 Boş koymam geçsin zamanlar
 Bahardan sonra sonbahar
 Zenginim pek çok zenginim
 Gözü gönlü toklar kadar
 DEVİR VE DEVLET 101 DEJENERE RUHYıkık kulübenin çökük tavanı
 Gönlüm sahibine dua etmiyor
 Karşı duvardaki şu paslı kılıç
 Dumlupınar’a beni iletmiyor
 O kadar maddeci olmuşum ki ben
 Mazinin şerefi, şanı yetmiyor
 Ağlıyorum ağlıyorum durmadan
 Apartman taksi hayali bitmiyor
 Anlıyorum değerimi sıfırdır
 Bu değersizlik beni terk etmiyor
 Anmayacağım ey neslim sizleri!..
 Dilimde isminiz uygun gitmiyor
 Mazeretim büyüktür pek büyüktür
 Esrarkeşim elim kalem tutmuyor
 DEVİR VE DEVLET 102 HAFTAYA DESTANPamuk düştü yetmişe
 Şaşırmadım bu işe
 Böbürlenenler şaşa
 Bu düşmenin üstüne
 Memurlar dama taşı
 Köşe bucak sür taşı
 Anlamazsan bu işi
 Düş partizan destine
 Köşe dönme aniden
 Hırsız olur caniden
 Kuşkulanma maviden
 Sor demokrat dostuna
 Çıkmış beyaz kitaplar
 Olur yüksek hitaplar
 Zaman gör neler saklar
 Nutukçular kastına
 Ömer der ki hal oldu
 Demokrasi bol oldu
 İki buçuk yıl oldu
 Düştük boş laf üstüne
 İleri Gazetesi
 DEVİR VE DEVLET 103 DÜĞÜNHaydin düğüne düğüne
 Olmalıdır sünnet düğünü
 Müzevirlemişte abisine
 Olmaz dedim böyle bir hal
 İspatına yok mu mahal
 Görürlerse de başa kakarlar
 Ne yapıp netmeli bunu
 Gelmez boşboğazlığın sonu
 Demokrat değiliz ayıplarlar
 İleri Gazetesi
 DEVİR VE DEVLET 104 PENCEREMDEN1.
 Hayat
 Öylesine sevdim ki hayat
 Acı çekmek de güzel
 Eğlenmek de...
 Öylesine alıştım ki insanlara
 Sevmek te güzel
 Sevilmek de...
 Tabiatı hiçbir şeye değişmem
 Şafak da güzel
 Akşam saatleri de...
 2.
 Ben
 Anlamıyor musun sen
 Ben bir çılgın
 Ben bir sefil
 Ben bir zavallı
 Ben...
 Ben aşkından
 Harap olmuş bir deli
 Nermin Öcal’dan
 DEVİR VE DEVLET 105 BİR HAN HATIRASIAnkara’ya geldim, gördüm işimi
 Şu yoksulluk bırakmadı peşimi
 Biraz daha sıkmasaydım dişimi
 İş görmeden dönecektim geri hey!
 Bilmem ne tez erimişti ellilik
 Akıllı uslu yapmadan delilik
 Sanmayın ki yalan veya sululuk
 Bilmiyordum yatacak han yeri hey!
 Düşe düşe düştüm Celil Hanı’na
 Benim gibi düşmüşlerin yanına
 Şaşkın şaşkın bakınıp dört yanıma
 Kapıdan içeri soktum seni hey
 Dediler ki “çocuğum bu nasıl iş
 Benzersin birine görmüş geçirmiş”
 Bilemedim bu dünya ne şekilmiş
 Kadına dönderir yiğit eri, hey
 Baktım koyun gibi koyun koyuna
 Uzun uzun düzülmüşler boyuna
 Tanrım nasıl buldun suyu suyuna
 Olmuş birbirinin canciğeri hey
 DEVİR VE DEVLET 106Kimi İstanbullu kimi Antepli
 Kimisi çapulcu kimi mektepli
 Hancımız da biraz fazla mihnetli
 Paran yoksa zorlu yeniçeri hey
 Kimi kemençeli kimi kavallı
 Kimi dev parçası kimi zavallı
 Horul horul bazan “atan bombalı”
 Geçiririz bütün geceleri hey
 Ömer’im dar günün ömrü az olur
 Bakarsın “geçmiş gün” denir söz olur
 Aşığın bağrında yanar köz olur
 Yeter artık bırak heceleri hey!
 DEVİR VE DEVLET 107 KARAGÖZEKaragözüm Karagöz
 Dur diyeyim bir çift söz
 Mangalda kalmıyor köz
 Şu sert kıştan sert kıştan
 Yağmuru yağdıranlar
 Bulamazlar mı çare
 Yoksa onlara mı ne
 Odunsuz kara kıştan
 Ucuzluk var ucuzluk
 Tuz bulamıyor tuzluk
 Artık çareyi bulduk
 Kesildik sıcak aştan
 Havadan bol hürriyet
 İpsiz olursan şayet
 Arama iyi niyet
 Demokratik akıştan
 Ağzımda kalmadı tat
 Olacam demirkırat
 İşime gelir sür’at
 Demokratik bakıştan
 DEVİR VE DEVLET 108 Kongreleri nettilerHarp meydanı ettiler
 “Kusur bizde” dediler
 “hep sizdeki çatıştan
 M.P.yi kapattılar
 H.P.yi çıplattılar
 İflas topu attılar
 Demokratik çakıştan
 Başlayıp ezanla işe
 Uydular hep bu gidişe
 İrtica değince dişe
 Çark ettiler yeni baştan
 Demokratın manasını
 Ağlattılar anasını
 Bundan daha fenasını
 Beklemezdik Karakuştan
 Divanem sana ne oldu
 Herkesin kesesi doldu
 Aklı olan demokrat oldu
 Ekmeğini söker taştan!
 DEVİR VE DEVLET 109 MAZİYİ ANIŞİki kere sırattan geçmiş bir kitleyiz biz
 Aramızda bir nice bakaduranımız var
 ARPAÇ gibi H.C. ye soru soran yiğitler
 AHMET gibi bu işe gülen merdanımız var
 Vardır elbet bizim de Mehlika Sultan’ımız
 BOLAT misali mecnun kara sevdalımız var
 Ben deyince anlayın kızların anasını
 Henüz bu sıralarda doçent olanımız var!..
 Terennüm fırsatını bulmak için çırpınan
 Aşık CEVDET misillu sazsız ozanımız var
 CAFER SADIK denilir sarılıp derslerine
 Çapanoğlu çıkmayım diye korkanımız var
 Yaz dönem fırtınasın fesi bile düşmeden
 Atlatan dal boylumuz Hüseyn Kopan’ımız var
 Bahsetmeden geçemem birkaç civan merdandan
 Aşık ama maşuku meçhul Arkan’ımız var
 Nasrettin hoca ibni Yaşar Halil nam yiğit
 Gülmeyi talim eden filozofanımız var
 Kemal’ gibi ki yumşak yumşak söyleyip
 Sayyad’ı bi insaftan medet umanımız var
 Bir menzil ileride Algül adlı koç yiğit
 Yanında kuzucuğu Aziz .......... mız var
 Tabancasın bıçağın Kozan’da koymuş TÜMER
 Kabadayılık üstüne şair olanımız var
 DEVİR VE DEVLET 110Kemal ONAT edalı siyasete sevdalı
 Gazeteler içinde yitip kalanımız var
 Her dem konserler verir
 Bir menzil geri kalan komedyanımız var
 Alıcı dersen kıza nasıl oldu bilinmez
 Haziran uçacak çok kahramanımız var
 GOK gibi kumrulara imrenen cıvıldaşan
 Göç mevsimin unutup geri kalanımız var
 Tıngırdatıp alemi KALKAN olup gizlenen
 Samana su bırakıp üste çıkanımız var
 Koça kaça kitaptan kurt kapmış kuzu gibi
 Sürüyü dağıtmaya bir imtihanımız var
 Atıf USAL hocamız bilmem ne fetva verir
 Hoş görür zannederim elde em’anımız var
 DEVİR VE DEVLET 111 VATANIMZannetme ki yad ellerde gözüm var
 Sende benim üç asırlık izim var
 Dinle beni sana bir çift sözüm var
 Emredersen denizleri aşarım
 Namık Kemal adlı eşsiz kahraman
 Feryat etmiş bencileyin bir zaman
 Ey yeşil cennetim ey güzel vatan
 Bu dünyada sensiz nasıl yaşarım
 Suların var billur gibi kar gibi
 Sevdim seni ana gibi yar gibi
 Hasretinle yanıyorum kor gibi
 Sana sahip çıkanlara şaşarım
 Gitmek için alçakların hoşuna
 Saldırmasın kahpe düşman boşuna
 Türklük sinmiş toprağına taşına
 Elbet senin imdadına koşarım
 Altın yere düşmek ile pul olmaz
 Türk vatanı alçaklara kul olmaz
 Zannetme ki kalpten kalbe yol olmaz
 Buyruk çıksın yoluna gül döşerim
 Şeyda bülbül yalvarırken güllere
 Destan oldu güzel vatan dillere
 Kaptırırsam ben leylamı ellere
 Mecnun gibi sahralara düşerim
 DEVİR VE DEVLET 112SAVUNMASIZ HARİÇ
 Başka bir şey bilmiyorsun madem
 Söv... hatırım kalmaz gücenmem
 Halini gördüm içerim cehennem
 Söv söv iyidir sövmen öğmenden
 Gücenirim ben ancak ummadığım İNSANA
 Ussuz savunmasız fikirsize değil ha!..
 NİTELİKLİ DOLANDIRICIÖvmüş yaratmış hâlık
 İşleri sade hüner
 Alacaklı memalik
 Dört yüz alır beş yüz yer
 DEVİR VE DEVLET 113 TERS TAKLAKazım Yıldız’ın bir tarih kitabına yazıldı
 Şöyle diyor bu kitap tarih devri daimdir
 Kazanan kahramandır mağlup olan haindir
 Bizde pek az okunur böyle gerçek eserler
 Tesadüfen okunsa ona dahi gülerler
 Eseri bitirince oku birkaç beyti de
 Sevgimizi bırakma öyle fazla kuytuda
 İstanbul uyanıktır İstanbul okumuştur
 Cahil Anadolu’muz asırlardır uykuda
 Bir ölüm savaşına düşmemek için tekrar
 Cehalete harp için kaldırılsın bayraklar
 Milleti gençleştiren öğretmen arkadaşlar
 Unutmayın bulunur her devirde alçaklar
 Dilimizde duadır ederiz daim tekrar
 Yaşasın kahramanlar kahrolsunlar alçaklar
 DEVİR VE DEVLET 114 ADSIZ KAHRAMANNe cesurdur ne korkak
 Ne fedai ne alçak
 Gerekince dosdoğru
 Ödevini yapacak
 Memleketin isimsiz
 Kahramanıdır ancak
 DEVİR VE DEVLET 115TATLI HAYALLERİM
 Tatlı hayallerim seni vurdular
 Acı gerçeklerle kaldım baş başa
 Malım mülküm hatırım sordular
 Zehir oldu arzulanan temaşa
 Yalnız bir sen kulak verdin sözüme
 İlgilendin gülüverdin yüzüme
 Acıyarak baktın yaşlı gözüme
 Diyemedim hep boşa bu hep boşa
 Ağlamayam desem nasıl ağlamam
 Dinlemeyem desem nasıl dinlemem
 Ele güne dertlerimi söylemem
 Kalmayınca kalemimle baş başa
 Avare kuşlara benziyor halim
 Meyve mevsiminde kırılmış dalım
 Uzaktan uzağa var arzuhalim
 Selam olsun bastığınız her taşa
 Ömer’im der sana olsun hitabım
 Aşksız kaldım onun için bitabım
 Açılmamış okunmamış kitabım
 Çok yaşa der çok yaşa sen çok yaşa
 DEVİR VE DEVLET 116 DERLEMELERSu uyur düşman uyur hasreti hicran uyumaz
 Galip Dede
 Erkekle eşek çeker cefayıAvratla köpek sürer sefayı
 Boyum kalır göç dibinde gitmeye
 Huyum nasıl bilmem geçim etmeye
 DEVİR VE DEVLET 117GEÇMİŞTE YAŞAMAK
 Günleri harcıyorum bir silik beşlik gibi
 Boş günlerin kaygısı yüreğime iniyor
 Çırpınıp duruyorum avlanmış keklik gibi
 Ömer’im avarelik acısını deniyor
 Günlüğüme yazarak an’ların kıymetini
 Kaybedersem kendimi zaman içinde eğer
 Şu acınmak acınmak zerresi tiynetini
 Terk ederim ki bu da kaydedilmeye değer
 Hu deyip çabalasın safında çabalasın
 Hayatta ye’se karşı tek şifa anlıyorum
 Ne çare serseri ben zaman bulup kendimi
 Kendimi hep kendimi kendimi dinliyorum
 Fatih çağları açmış ve çağları kapamış
 Bana ne ben bahtımı açıp kapayabilsem
 Gün bugün mutlu gündür umutlu kutlu gündür
 Bugünden itibaren çalışıyorum ben ben...
 Bir emelin uğruna çabalama zevkini
 Yabana atmayalım yabana atmayalım
 Tarihi çaba yener eri acaba yener
 Korkuyu tereddüdü sevip yaşatmayalım
 İlk hedefim çalışma intizamlı çalışma
 İkincisi sükunet, sükunet hep sükunet
 Üçüncüsü bunlara ömür boyu alışma
 Son nasihat Ömer’im fazla şeye karışma
 DEVİR VE DEVLET 118 SIFIRBaşın yok senin sonun yok
 Bir kocaman sıfırsın
 Yuvarlanır gidersin
 Sen bir döner çembersin
 Tekerlenme düşersin
 Düşersin kırılırsın
 Bir kırığın baş olur
 Olan kırığın da son
 Sonra tutar bir çocuk
 Kırıkları ulayıp
 Seni yapar bir sıfır
 Sen gene yuvarlanır
 Olursun sen bahtiyar
 Dünya bu ey çemberim
 Değer sıfırlıkta var
 Kıymet sıfırla artar
 Bütün büyük sayılar
 Sıfırla çoğalırlar
 Zaten yaşamak nedir
 Sıfır
 Sıfır
 Sıfırlar
 DEVİR VE DEVLET 119BENİM BÜYÜK ULUSUM
 Benim büyük ulusum genç duygularla coşar
 İnsanlığın temeli hür inançlarla yaşar
 En temiz davranışlar onun özsoyunda var
 Türk diyor büyük diyor tarih dolu sayfalar
 Ne mutlu Türk oğluyum doğrunun sağ koluyum
 İnsanlık ülküm benim hürriyetle doluyum
 Hür dünya ulusları beni şerefle anar
 Hürriyete susayan Türk ülküsüyle yanar
 Türk yurdunda gönlünce mesut insanlar yaşar
 Kötü kardeşimse de görmüştür benden zarar
 Ne mutlu Türk oğluyum doğrunun sağ koluyum
 İnsanlık ülküm benim hürriyetle doluyum
 Ne doğuyu kınarım ne batıya hayranım
 En iyiyi doğruyu güzeli kayıranım
 Hak için gerçek için her savaşta ben varım
 Hür uluslar içinde hür yaşamak kararım
 Ne mutlu Türk oğluyum doğrunun sağ koluyum
 İnsanlık ülküm benim hürriyetle doluyum
 DEVİR VE DEVLET 120 ANADOLUDeliyim divaneyim gam doluyum
 Zavallı Anadolu’nun oğluyum
 Kerpiç evlerde yaşarım damlayan
 Bir kireç sıvası bile olmayan
 Giderim mektebe mintan yakasız
 Kalemsiz kağıtsız beş parasız
 Akşam aydınlanmaya gaz bulamam
 Geniş yürekliyim kolay ağlamam
 Ağlarım ağlarım içten ağlarım
 Hani benim aydınlarım sağlarım
 Tepeden tırnağa gam doluyum
 Ben yoksul Anadolu’nun oğluyum
 Gün doğmaya uyanırım her sabah
 Böyle emretmiştir Hazreti Allah
 Bulgur çorbasıyla kazançsız çaba
 Bismillah’la arz ederiz Allah’a
 DEVİR VE DEVLET 121Gelişir olgunlaşır yas’la zamanlar
 İşsizlikten yorgun gelir akşamlar
 Keder dolu elem dolu akşamlar
 Kahveler dolusu oyun oynayan
 Ne iş var ne işçi ne iş arayan
 Ağlayan sızlayan içten kanayan
 Bir garip gönüldür buna ağlayan
 Ağlarım ağlarım içten ağlarım
 Hani benim aydınlarım sağlarım
 Çalışma kazanma şevki kalmamış
 İnsanlar kolay kazanca dadanmış
 İşte o asıl çabayı öldüren
 Her adımda bizi geri döndüren
 Güvensizlik her işte bir acaba
 Hiç kimse layık değil itimada
 Tek amaç kolay kazanmak ölmemek
 Nerde azim o ölüp de dönmemek
 Nerde gayeye giden yoldaki kutluluk
 Nerde insandaki manevi mutluluk
 DEVİR VE DEVLET 122Her şerefi layık görüp düşmana
 Durmadan ihanet ettik vatana
 Ağlarım ağlarım buna ağlarım
 Hani benim aydınlarım sağlarım
 Tepeden tırnağa gam doluyum
 Ben yoksul Anadolu’nun oğluyum
 Boğazlıyan, 21.12.1961
 DEVİR VE DEVLET 123 HÜR EŞEKLERÇöplüklerde başıboş eşekler
 Koklaştılar tepiştiler koştular
 Anırdılar coştular
 Sonra biri durdu biri yamıştı
 Bildikleri gibi seviştiler
 BÜYÜYÜNCE OLANLAR
 Küçük deli büyüdüğü zaman ne olur
 Büyük deli olur
 Küçük adam büyüdüğü zaman ne olur
 Büyük adam olur
 Küçük sıpa büyüdüğü zaman ne olur
 Büyük sıpa olur
 Olmaz
 Eşek olur eşek
 DEVİR VE DEVLET 124 GELSİNLERMustafa Beyler, Ziya Beyler, Akıllı Beyler
 Akşama misafir gelecekler
 Koş kızım çarşıya koş
 Bisküvit beye Şeker beye çay beye
 Sen haber ver...
 Gelsinler...
 18.11.1962 NOKTALAMAMadem ki eşeğe eşeklik ata atlık yaraşıyor
 Neden bu kadar eşek insan adı taşıyor
 DEVİR VE DEVLET 125 TOPRAK DAM Damımız damlıyorduEvde oturuyordum
 Sıkılıyordum 1960
 Damlama damım damlama
 Bakamam sana ağlaman boşuna
 Bak ben ağlıyor muyum şu dünyada
 Sürünmek hiç gitmiyorken hoşuma
 ADANA’NIN SICAĞI Adana’dan Ankara’ya mektupBir yorgan gibi sardı Adana’nın sıcağı
 Geceleri sadece ona sarılıyorum
 Ofluyor pufluyorum ahlıyor vahlıyorum
 Sabaha genç evliler gibi yoruluyorum
 1959
 PAÇAVRAPaçavralar arasında kalmış ev bark
 Yakında şöhretimiz paçavralı olacak
 DEVİR VE DEVLET 126 BAYRAK GİBİEkmek tavşan ben tazı kovalarım tutamam
 Ta ki avcı olup da gözünden vurmayınca
 İsterse iş sahası toprak kadar bol olsun
 Ne çıkar ben bastığım toprağı görmeyince
 Ben o kadar acizim o kadar acizim ki
 Daha kendi kendime ismimi veremedim
 Ölem dedim yaşamak benim için bir yüktür
 Onu da gene elsiz yalnız beceremedim
 Bir gün gelecek ben de ismimi alacağım
 O günü yakınlara getirecektir azmim
 Bugünkü şu isimsiz korkak kimdir ben kimim
 Yurt ufkunda çırpınan bir bayrak olacağım
 Adana, 1959
 DEVİR VE DEVLET 127P.P. OTEL DEFTERİNİ
 Uyuyanlar arasında uyanık
 Geceleri gündüzlere eklerim
 Karanlığın bitmesini arzular
 Halden kaçar istikbali beklerim
 Geceler düşüncelerde uzar
 Geceler ümitle aydınlanır
 Yazıversen de ismini Ömer’im
 Fakir gece katilini kim tanır
 Ah, insan anılmak istiyor
 Dinle ey sevgili okur
 Uyanıklar uyuyanlar gibi
 Tanrının lütfunu bekliyor
 Adana, 05.11.1958
 DEVİR VE DEVLET 128 HEYKELKüçük kaygıları unutmak için
 Büyük davaların adamı olmalıdır
 Buruk bir tadı var kaygının
 Açan gül pembe pembe ümit rengi
 Azim koskoca bir heykel
 Sanki ulustasın
 Şanı paylaşalım yiğitler
 Baştan sona bizim olsun
 Ne senin ne benim olmasın
 Milletimizin olsun
 Küçük dalgaların köpüğü
 Sert kayaları okşamadır
 Küçük kaygılar içinde yaşama
 Sürünüp yaşamadır
 Sert kayalara sert dalgalar
 Vurur da parçalanırlar
 İnsanlar büyük davalarca büyük
 Sert dalgalarca yaşamalıdırlar
 Kayseri 1958
 DEVİR VE DEVLET 129 YAVRU VATANErciyesten koparım
 Yalnız Hakka taparım
 Hak adına Makaryos
 Seni haça çakarım
 Eoka kızıl hançer
 İlhak diyen katiller
 Kükredim geliyorum
 Bana şanlı Türk derler
 Susarım var vakarım
 Coşarsam da yıkarım
 Çabalama Yunanlı
 Akrapole çıkarım
 Dost dost dedin avuttun
 Haksızlarla bir tuttun
 Ey kaypak İngiltere
 Bizi çabuk unuttun
 Türküm şanla yaşarım
 İnsanlıktır başarım
 Ey şaşıran hür dünya
 Şaşırmana şaşarım
 DEVİR VE DEVLET 130 Coşuyor taşıyorumKinle savaşıyorum
 Ağlama yeşil Kıbrıs
 Ölmedim yaşıyorum
 Türk milleti üzgündür
 Sabrettiği son gündür
 Kıbrıs için sözümüz
 Ya taksim ya ölümdür
 Ankara, 10.04.1958 DEVİR VE DEVLET 131 BİRİSİNEDe ki: akların üstünde kara yazılar
 Yaram ufak değil pek de sızılar
 Güvenir güvenmez oldu bazılar
 Hey şiirim mezarcığım kazılsın
 Ak alnına kara kara yazılsın
 De ben deli miyim ben ahmak mıyım
 Zeki değil isem ben ahmak mıyım
 Suç işledim belki ben mutlak mıyım
 Mutlak olan yazsın kara yazılar
 De ki: aman allah yaram sızılar
 DEVİR VE DEVLET 132 SELAMKazık gibi yürürsün baş önde robot musun
 Behey sende dil yok mu odun musun ot musun
 Selamünaleykümsüz geçilmez bura köydür
 Geçip git de göreyim sülalenece sövdür
 “Dünyada ne insanlar var” dediyse demiştir
 Sen de hak verdin işte pek güzel söylemiştir
 Aleykümselam deyip selam aleyküm ister
 Sen de kalpten söyledin bu kadar ona yeter
 Yarab geçir huyumdan ben de insan olayım
 Yarab gururum yoksa muhabbetle dolayım
 DEVİR VE DEVLET 133 YOLUMİsraf olmayacak zaman
 Anlar tesbihim olacak
 Tanımam büyük ve yaman
 Doğruluk şeyhim olacak
 Hakka karşı boynum eğri
 “Büyük Allah” diyeceğim
 Sapanı ileri geri
 Vurup hakka eğeceğim
 İyilik saflık andımdır
 Güzelliği seveceğim
 Doğruluk dini adımdır
 Temizliği öveceğim
 İdealin bayrağını
 Sinelere dikeceğim
 Kırsalar da can bağımı
 Yalnız bir “ah” çekeceğim
 Bir gün olup vatanımda
 Ümmetimi göreceğim
 Diye diye ölenlere
 Kalbimde yer vereceğim
 İdealim Allah birdir
 Dinim ulu ırkım yaman
 Türk yurdunda ırkım hürdür
 Koşacak ardımda zaman
 DEVİR VE DEVLET 134Bir yıl değil bin bir asır
 Bu imanla duracağım
 Olamam ülküsüz kısır
 Ben de sual soracağım
 Başlıyor bu andan hızım
 Hem pek çoğum hem yalnızım
 Ölsem bile olmaz sızım
 Nasıl olsa öleceğim
 İşitirsin Ulu Tanrım
 Sana doğru koşacağım
 Nasip etsen doğru yolu
 Coşacağım coşacağım
 DEVİR VE DEVLET 135 EFEM GELİYOREfemin var mı ki dengi
 Geliyor efem geliyor
 Efem savaşlar ahengi
 Geliyor efem geliyor
 Omzuna asmış tüfengi
 Bulutlarla yapmış cengi
 Baksana ufuk kan rengi
 Geliyor efem geliyor
 Maşlağı atmış koluna
 Düşmüş de keçi yoluna
 Geliyor edna kuluna
 Geliyor efem geliyor
 Allah deyip yüz bin kere
 Koşmuş zaferden zafere
 Düşmanı çalmış da yere
 Geliyor efem geliyor
 Al mendilim bağladın mı
 Ne dediğim anladın mı
 Ne o efem ağladın mı
 Gülüyor efem gülüyor
 DEVİR VE DEVLET 136YOLCULARI BEKLERKEN
 Bakarım tozlu yollara
 Acep şu gelen posta mı
 Babam esen mi hasta mı
 Bakarım tozlu yollara
 Dışım serin içerim dar
 Postacı bizi aramaz
 Küsmüşte bize yaramaz
 Ne bir haber ne mektup var
 Kimse yormuyor rüyamı
 Karga müjdeliyor gak gak
 Heybelerden sana ufak
 Sahi yaparsan hülyamı
 Kulağım çınlıyor beni
 Gene yollarda anan var
 Hasretimle mi yanan var
 Ahlar delerken sinemi
 Gözüm kalıyor pecede
 Hıçkırıklar can yoldaşım
 Anam babam kardaşım
 Görünüyor her gecede
 Gözüm seğiriyor gene
 Muhakkak bize haber var
 Gelsinler başımda yer var
 Gül yüzünü gösterene
 DEVİR VE DEVLET 137 Dilimde adları yanlışDüşüncem onlara esir
 Günleri sayarım bir bir
 Kaç gün geçmiş kaç gün kalmış
 Bakarım tozlu yollara
 Acep şu gelen onlar mı
 Yollar halimden anlar mı
 Bakarım tozlu yollara
 DEVİR VE DEVLET 138 ÖZGÜRLÜKBüsbütün hür olmadan korkunç ne var
 Bağlanmalı insan bir sevgiliye
 O sevgili bir nokta olsa bile
 Görmeli göstermeli dağlar kadar
 Bir inancım bir yolum bir ülküm var
 İnanışım inancımdan uludur
 Çünkü onda bir insanlık doludur
 İnsan inandığı müddetçe yaşar
 DEVİR VE DEVLET 139BİR ŞEHİDİN AĞZINDAN
 Eğer kardaş yolun yurda düşerse
 Giresun’da bir zavallı annem var
 Sorma kardaş sorma daha nem var
 Bir vatanım bir bayrağım sinem var
 Akıttım kanımı dinim uğruna
 Moskoflara olan kinim uğruna
 Eğer yolun köyümüze düşerse
 Gölcükte garip zavallı annem var
 Yolumu bekliyor gözünde nem var
 Yangılı sesinde dolu elem var
 Beklemesin artık benim yolumu
 Bağladılar kanadımı kolumu
 Eğer sana “hani evladım” derse
 De ki Kore’de çok şehit olan
 Şehit olup gurbet ilde kalan var
 Ağlayınca göz yaşına dalan var
 Gidiyorum garip anneme selam
 Elveda ey elveda mahzun vatan
 DEVİR VE DEVLET 140 BİR ŞEHİDEEy bir vatan uğruna toprağa giren asker
 Özgür bir vatan için canını veren asker
 Mektubunda yazmıştı imanını andını
 Salih’in bayrak için unutulmaz yadını
 Soyun da akıtmıştı her tarafta kanını
 Türk olan bayrak için esirgemez canını
 Akıtacağız elbet daima tertemiz kan
 Türk askeri durdukça yükselecektir vatan
 Al gömleğin kefenin mezarın vatanındır
 Üzerinde bayrağın dökülen al kanındır
 Ey şehidim mezar taşın bize rehberdir
 Korkma rahat uyu cennetin tertemizdir
 Milyonlarca kardeşin geliyoruz ardından
 Yirmi milyon kardeşin bakıyoruz ardından
 Diliyorsan geliriz yolundan ey tertemiz
 Vatan uğrunda ölmek en büyük vazifemiz
 Bilirim istemezsin ne bir anıt ne mezar
 Ne olur ey şehidim kalbimi armağan al
 İmanından gülleri sunuyorken Allah’a
 Ardında kalanlardan sana olsun fatiha
 DEVİR VE DEVLET 141 YALVARIŞAcı bana Allah’ım
 Pek fazladır günahım
 Sana karşı gelmedim
 Fakat kendim bilmedim
 Gururun ardı sıra
 Günahım sıra sıra
 Biliyorum günahım
 Acı bana Allah’ım
 Hor bakmışım geçmişe
 Ediyorum endişe
 Demeden her şey mübah
 İşledim bir çok günah
 Pek büyüktür günahım
 Acı bana Allah’ım
 Biliyorsun her şeyim
 Her şeye bahaneyim
 Olmadım asla şeytan
 Taşı verdiysem kaptan
 Gir kalbime Allah’ım
 Affet benim günahım
 Affedici Allah’ım
 Yoksa da tek sevabım
 Affet benim günahım
 DEVİR VE DEVLET 142 Acı bana Allah’ımMEHMET
 Kahraman Mehmet savaşlar süsüdür
 Onda erlik ceddinin görgüsüdür
 Şimşekten süngü takmıştı Mehmet
 Dünya sana hayran aslansın elbet
 Albayrak gibi dalgalan Mehmet’im
 Ben de senin gibi olmak isterim
 Bilirsin Mehmet’im var emri mutlak
 Vatan çiğnenmesin olmasın helak
 Yatmak olmaz düştüğün yerde kanın
 Akmadıktan sonra olmaz vatanın
 Kükre artık kükre dört yan tanısın
 Sen bu bayrak sen bu yurdun canısın
 Mehmet’im ben Mehmet’im oy” de bağır
 Attığın narayı duysun her sağır
 Tarihten taş bayrağınla çık arşa
 Yaşa Mehmet’im sen varol çok yaşa
 DEVİR VE DEVLET 143HAKİR GÖRME KENDİNİ
 Ey Türkoğlu hakir görme kendini
 Sen tarihin şerefisin şanısın
 Arasan da bulamazsın dengini
 Kükre artık kükre cihan tanısın
 Medeniyet meşaleni yakarken
 Batılılar kıvılcıma hasretti
 Korka korka sana doğru bakarken
 Bir gün oldu onlar seni altetti
 Fakat sende kükreyecek kudret var
 Sen insanlık şerefisin şanısın
 Sende zeka sende azim kuvvet var
 Kükre artık kükre cihan tanısın
 Asya’nın bozkırından çıkarken
 Demir dağlar eriten de sen idin
 Çağıldayıp dört bucağı yıkarken
 Başsız kaldın miskinleştin eridin
 DEVİR VE DEVLET 144 MAZİDE TÜRKBir nurlu güneşin nuruyla güneşli
 Bir şanlı ateşin aşkıyla ateşli
 Çıktık dolu dizgin yolculuklara
 Rüzgar gibi estik hür ufuklara
 Dağlar bile ses verdi nal sesimizden
 Durmak nedir bilmezdik hevesimizden
 Bir aşkla kabarmış dağ taş gibiydik
 Coşkun akan ırmaklara yoldaş gibiydik
 Kılıncımız kır atımız sevgilimizdi
 Türk’e ordu denilmezdi o bir denizdi
 Her ufukta parıldayan şanlı şimşektik
 Dolu dizgin fırtınaydık boraydık tektik
 Kılıç kalkan şakırtısı at kişnemesi
 Köpüklenen kanlı beyaz dalganın sesi
 “Allah Allah” narasıyla inlerdi dağlar
 Türkün nice akınından hatıralar var
 Geçtiğimiz ufuklarda birer hatıra
 Köpükten kandan yapılmış nice manzara
 DEVİR VE DEVLET 145Hız alırdı neslimiz her şanlı akından
 Görünürdü ufuklarda bayrağım kandan
 Al kanıyla şehidimin kefeninden iz
 Saklayınız yüce dağlar gene geliriz
 Bir gün olup koşacağız hür ufuklara
 Koyacağız neslimize şanlı hatıra
 Övünecek sevinecek yurdum Türkiye
 Güvenecek ufuklarda bayrağım var diye
 DEVİR VE DEVLET 146SIĞIR VE BUĞALEK
 Diyorlar ki ey buğalek
 Bu safayı süremezsin
 Eğer durmaz isen dölek
 Muradına eremezsin
 Yazın değil güzün çıktın
 Kış gününü göremezsin
 Nafile gezme buğalek
 Bize bir ders veremezsin
 Madem muhtaçsın bize çok
 Bizi hakir göremezsin
 Aklımız var fikrimiz yok
 Nasihat te veremezsin
 Biz semirmiş kütleyiz çok
 Bizi suya seremezsin
 Sırtımız pek karnımız tok
 Derimizi delemezsin
 DEVİR VE DEVLET 147BU ŞEHİRDE ÇOCUKLAR
 Bu şehirde çocuklar
 Gözleri dolu dolu ağlıyorlar
 Sorulsa “Ne derdi var”
 Der ki ana babalar
 “bu da geçim davası
 “Bulamıyorlar
 Şeker parası tek
 Değil şeker parası
 Esası var esası
 Görürlerse bir bütünü
 Yarım ekmek almıyorlar
 İstiyorlar tümünü
 Ağlıyorlar ağlıyorlar
 Her gün gelen 5 ekmekte
 11’inin hakkı var
 O hem yemek hem ekmekten
 Büyükler de yiyorlar
 Bu şehirde çocuklar
 Gözleri dolu dolu
 Doymuyorlar...
 Dahası var dahası
 Yaşamak için eğlenmeyi
 Yaşamak için dilenmeyi biliyorlar
 Beş kuruşun hatırı için
 Ağlarken gülüyorlar
 Akarsa gözyaşları
 Kollarına siliyorlar
 Bu şehirde çocuklar
 Hayatı dolu dolu biliyorlar
 DEVİR VE DEVLET 148 DOLAPDönen dolap dönen dolap
 Şıpır şıpır ne söyledin
 Açık konuş neler dedin
 Sular akan zavallı kap
 Zavallı hali çok harap
 Döner döner eder figan
 Dayanmıyor yeter bu gam
 Duyar mısın neden Yarab
 Hayat nedir “Enin figan
 Ve gam” diyor dönen dolap
 “Yenilmeyen bir o Çalap”
 “Dönün” diyor “geçer zaman”
 DEVİR VE DEVLET 149 GÖNÜLAhengine yandı gönül yandı gönül
 Aruz denen o güle aldandı gönül
 Soldu gülün revnakı bir sam esince
 Hayat bitti sandı gönül sandı gönül
 Aktı yine hayat bulup kan gibi renk
 Olmaz asla sanırdım böylesi bir cenk
 Gül rengi laledandadır binbir ahenk
 Şimdi size kandı gönül kandı gönül
 Mehtap ve denizle dalga dalga hayat
 İki kanat takıp bize uçurdu mutat
 Sonsuz olsa zevk ölür yok olurdu tat
 Arzuyu gördü uyandı yandı gönül
 DEVİR VE DEVLET 150HAYAL VE GERÇEK
 Bir tek açın tek bir günlük ömrünü anlatamaz
 Parmakla gösterdiğiniz en realist romancı
 Günahların tartıldığı kantar bile tartamaz
 İçerime dolmuş olan bu ümitsiz inancı
 Kim demiş ki artık bitti anlatıldı mihnetin
 Muhanetin sürüldüğü bir hayatın romanı
 Biz bir ateş sayıyoruz hayatını gurbetin
 Bir damlacık su dökmekle tükenir mi dumanı
 Fedakarlık sınırını çizen kimdir yazan kim
 Ölür insan fedakarlık ölmek değil yaşamak
 Kendisinden başkası’çin mezarını kazan kim
 Fedakarlık bir duygu ki mümkün değil boşamak
 Bu yol uzun keder acı engelledikçe artar
 Ümitsizlik denilen şey bir insanı gebertir
 Gözyaşının her damlası bütün bir ömrü tartar
 Dudakların kıvrılışı bin ölümden beterdir
 Dalmalı ruh enginine halk içine girmeli
 Her geçen gün birer damla en şifalı zehirdir
 Sevinç ise bu hayatta bir an için tehirdir
 Orda hayat realist mi romantik mi görmeli
 Şiirde hala inliyor ahenktar bülbül gülüne
 Bizim ilde ne gül açar ne bülbülden eser var
 Ey Ömer’im söylemekte zor geliyor diline
 Biz yaşarız sevgilimiz selvi boylu keder var
 DEVİR VE DEVLET 151 YAŞARKENÜmit emel şekil ve renk
 Hepsi benim, benim.. benim...
 Kalmamış dünyada ahenk
 Bu dünyadan tedirginim
 Gösterdi bir selvi yolu
 Ah o yol!.. gitmesi zordur
 Bir güneş ısıttı beni
 Benim hacmim bana dardır
 Toprak gibi parçalandım
 Karada talihim kara
 Bir tohum düştü içime
 Hasret çekiyor bahara
 Derin bir ah acı bir yaş
 Ahla yutulan havayım
 Karanlıklar çöktü amma
 Doğmuyor beklenen ayım
 Bulutlu gözlerde bir an
 Yanıp söndü de serabım
 Koyu gölgeler altında
 Koyulaştı ıstırabım
 DEVİR VE DEVLET 152 GARİBİM GARİPKapımı vuran olmadı
 İçeri giren olmadı
 Halimi soran olmadı
 Bu ilde garibim garip
 Hakkımı veren olmadı
 Gül oldum deren olmadı
 Halimi yeren olmadı
 Bu ilde garibim garip
 İyi de desem olmadı
 İçimi deşen olmadı
 Önüme düşen olmadı
 Bu ilde garibim garip
 İstenilen var olmadı
 Talih bana yar olmadı
 Bu yıl bana kar olmadı
 Bu ilde garibim garip
 Ömer’im işin olmadı
 Sıktın da dişin olmadı
 İçin tam dışın olmadı
 Bu ilde garibim garip
 DEVİR VE DEVLET 153 MEKTUP KENARIBir olsa da kemik et
 Ayrılmışız biz elbet
 Çok şükürler Tanrıya
 Ayırdı ilelebet
 Bir borç var bir ahenk var
 Mazide al mor renk var
 Mazi atide çiçek açılıp seçilecek
 Fakat benim şiirim dediğin kim bilecek
 21 Aralık 1951
 DEVİR VE DEVLET 154HER SURET İNSAN DEĞİLDİR
 Her suret insan değildir
 Hayatta pişmeli insan
 İstenilen ele geçmez
 Biraz da düşmeli insan
 Büyük olan çok yorulur
 Her vebal ondan sorulur
 Tuzaklar ona kurulur
 Biraz da şaşmalı insan
 Cilveye göğüs germeli
 Arkayı hakka vermeli
 Gönül güllerin dermeli
 Ruhları aşmalı insan
 Bakmamalı yoğa vara
 Ancak düşmemeli dara
 İnanmamak ağyara
 Kabından taşmalı insan
 İnsan cemiyetin varı
 Hakikat bu yok inkarı
 Bu düzenden alıp narı
 Etrafa saçmalı insan
 Ömer’im seninle mutlak
 Eğil gönül tahtına bak
 Madem ki sonumuz toprak
 Hak olup göçmeli insan
 DEVİR VE DEVLET 155 EYLEMEMDamla damla kalbe döktüm zehrimi inkar eylemem
 İstemem derde devayı dermana zar eylemem
 Derdi olmazsa ne bilsin dermanın kıymetini
 Anlatır derde devalar insanın tıynetini
 DEVİR VE DEVLET 156İNSAN İNSAN OLUR MU HİÇ
 Ayarı ne sorulmadan
 Bir mihenge vurulmadan
 İnsan insan olur mu hiç
 Hak yolunda yorulmadan
 Değerin bir pul olmadan
 Kana kana dol olmadan
 İnsan insan olur mu hiç
 Hak yolunda yol olmadan
 Yüreğinde gül olmadan
 Damla damla göl olmadan
 İnsan insan olur mu hiç
 Yana yana çöl olmadan
 Canı tene el olmadan
 Göz yaşından sel olmadan
 İnsan insan olur mu hiç
 Hak yolunda del olmadan
 Ömer’im nuru olmadan
 Yürekte zarı olmadan
 İnsan insan olur mu hiç
 Hak gibi varı olmadan
 DEVİR VE DEVLET 157İÇİM SIKKIN DIŞIM SIKKIN
 İçim sıkkın dışım sıkkın
 Doğru sözü götüremem
 Olmuşum hayattan bıkkın
 Meramımı yetiremem
 Bilmiyorum doğru lafı
 Aşım tatlı içirmedim
 Gayem pam pak içim safi
 Ben özümü pişirmedim
 Yeter, yeter!.. bana acı
 Olmuşum hakka duacı
 Sanar biri ve birkaçı
 Ben çokluğu götürmedim
 Ömer’im kendimi bilmem
 Aksa gözyaşımı silmem
 Bana doğru fazla gelmen
 Ben tahtıma oturmadım
 DEVİR VE DEVLET 158 SINAVEylül 1955 Hukuk Usulü imtihan kağıdına
 irticalen yazıldı
 İmtihanın şiddetinden akla bir şey gelmedi
 Çok çalıştım gayret ettim bundan artık olmadı
 Bir senelik sayimiz insaf ediniz ya hocam
 Sizden özge kurtaracak kurtarıcı kalmadı
 DEVİR VE DEVLET 159 KAHVEDEHava bulut tavan sisli
 Ocağı da isli pisli
 Bir kahve ki sorarsanız
 Hem muvafık hem abesli
 Ahmet’i mi sorarsınız
 Mehmet’i mi ararsınız
 Rüyaya mı yorarsınız
 Yetmiş karga bir kafesli
 Tesbih çekeni bir yanda
 Küfredenler bir yanda
 Kullan zekanı bir yanda
 Havası da pis nefesli
 Kimi pufur pufur duman
 Kimi ütülür hal yaman
 Kimi şevkli aman! Aman!
 Kimi ağa kimi it nesli
 Al dübeşi ver şeşbeşi
 Şapka burunda keleşi
 Anlamazsan üçü beşi
 Hem pezevenk hem teresli
 Şakır şıkır takır tıkır
 Kahveler de fakır fıkır
 Toz dumanda üç beş katır
 Kimi zayıf kimi besli
 DEVİR VE DEVLET 160Konuşmalar eşek gibi
 Açılmalar döşek gibi
 En uslusu köşek gibi
 (Do)dan (si)ye hepsi sesli
 Ömer gören göz olursa
 Kahveden ibret alırsa
 Bu da bir miras kalırsa
 Olunamaz bu kümesli
 08.02.1950
 DEVİR VE DEVLET 161 BEN NEYİMDüşündüm ki ben beni bu vatanda ben neyim
 Bu vatanda marangoz değilsem de ben neyim
 Düşündüm ki ne gülüm ne bülbülüm ne bahar
 Onların hepsi benden ziyade acemde var
 Ben olsa olsa ancak kara kara toprağım
 Yahut sert kayalarım veya yeşil yaprağım
 Bir ağaç değilsem de bir çiçeğim ağaçta
 Ben vatan çocuğuyum vatan bana muhtaç ta
 Sesim onun sesidir acısı benim acım
 Ben vatanın bağrında yarasına ilacım
 O beni yaşatacak ben onu seveceğim
 Örnek vatan böylolur diyerek öveceğim
 DEVİR VE DEVLET 162 OLMUŞUMBen bu vatanın bağrında
 Yana yana hal olmuşum
 Bugün yapraksam yarın da
 Meyva meyva dal olmuşum
 Soyum Altaylar soyundan
 Dalga dalga sel olmuşum
 Düşmanım yılmam oyundan
 Mızrak mızrak el olmuşum
 Vatan vatan diyen gönlüm
 Kızgın kızgın çöl olmuşum
 Bugün yanan susuz çölüm
 Damla damla göl olmuşum
 Al ak al ak gonca gülüm
 Türküm Türküm dol’olmuşum
 Mahvedemez beni ölüm
 Parça parça bol olmuşum
 Bugün beni övenlere
 Serin serin yel olmuşum
 Türklüğüme sövenlere
 Yokuş yokuş bel olmuşum
 Yurdumda ikilik yasak
 Ülkü ülkü yol olmuşum
 Ömer eğil maziye bak
 Kafa kafa kol olmuşum
 Kozan, 26.04.1950 DEVİR VE DEVLET 163 EY TÜRKEy Türk dinle kalbini tarihe bak tarihe
 Asil duygunu coştur Atilla’ya Fatih’e
 Bak Koca Türk tarihe ne imzalar attılar
 Devirler açtı onlar devirler kapattılar
 Onları coşturan ne? Damarlarındaki kan
 Bugün onlar tarihse yaşıyor hala vatan
 Bugün onlar adına leke sürme Koca Türk
 Vatan sana yadigar o tarihlerden büyük
 Ululardan uludur Türkün şanlı vatanı
 Unutma ey Koca Türk toprağında yatanı
 O yatan ki suladı vatanını kanıyla
 Sana armağan etti şerefiyle şanıyla
 Sen Türk’sün dilin Türkçe sanın Türk’tür
 Üstünde yaşadığın şanlı vatanın Türk’tür
 Daima Türk kalmak Türk’ün şanlı vatanı
 Ey Türk unutma Türk’sün ve incitme atanı
 Dedin dağlar eriten tufanların soyusun
 Şerefini koru ki onlar rahat uyusun
 Geçmiş sanlarla dolu gelecek inkilapta
 Ey Türk sakın uyuma durma çalış kitapta
 DEVİR VE DEVLET 164 TÜRKÜMBen Türk’üm soyum Türk’tür
 Coşkunluk huyum Türk’tür
 Yere düşer paslanmaz
 Cevherim suyum Türk’tür
 Bir tarih dolu şanım
 Çok ateşlidir kanım
 Ben Türk’e düşmanları
 Ateş olup yakanım
 İlim Türk’ün öz ili
 Dilim Türk’ün öz dili
 Türk’ü serinletmeli
 Gene gençliğin yeli
 İsterse olsun canım
 Ben ona da düşmanım
 Türklüğümü bilmezse
 Ben yıkan haykıranım
 DEVİR VE DEVLET 165Sözün hükmü mü geçti
 Atalar söylemişti
 Aslını inkar eden
 Haramzade demişti
 Ey Türk kapılma yada
 Çık onlarla inada
 Onları geçmek için
 Harca kol da kafa da
 Serden geçtim ne derim
 Kalsa da kemik derim
 Türküm Türk’tür adım
 İşim gücüm hünerim
 24.04.1950
 DEVİR VE DEVLET 166 VATANEn büyük armağanım
 Canım kanım vatanım
 Şerefim canım kanım
 Benim güzel vatanım
 En temiz hatıralar
 Onda telli duvaklı
 Ve en derin yaralar
 Onun adıyla saklı
 Gençliğin heyecanı
 Vatan diye başlıyor
 O hepimizin canı
 Bize sevgi aşlıyor
 Suların cağ-cağları
 Sanki ninni söylüyor
 Geçit vermez dağları
 Tarihimi boyluyor
 DEVİR VE DEVLET 167 Dedelerimin mezarıOnun bağrında kazılı
 Götüremez kem nazarı
 Tarihimde bu yazılı
 O bir anne bir ata
 O can isteyen canan
 Veren alan hayata
 Heyecan katan vatan
 Onda her şeyim saklı
 O kanımdır canımdır
 Yüz yıllar ihtirası
 Sevgili vatanımdır
 DEVİR VE DEVLET 168 İDEAL GEÇMİŞAğaç ve filizleri
 Asırlar boyunca dallanıyordu
 Biz kuru diyerek devirdik yaktık
 Evet çürümüştü sallanıyordu
 Düşünmedik ki biz onda yapraktık
 Kökünden kesmeye ne hacet vardı
 Yeşeren dalları görmedik ki biz
 Zalim medeniyet zincir kopardı
 Garp karanlığında kesildik deniz
 Taassup denilen kovuklar vardı
 Kovuklar boşluklar dolmadı gitti
 Garbın arkasında gölge diyardı
 Garba gölge olmak... olmadı gitti
 Yeniden fidanlar dikmek bir iştir
 Halbuki gölgede yetişmez fidan
 Filizlere bakmak iyi gidiştir
 Zaman alıyor hep falan-filan
 Bir Türk ikliminde yetişmez haçlar
 Sosyete denilen buzlu kanlarda
 Vallahi çok geçmez alınır baçlar
 Irkımız dinimiz ateş canlarda
 Şarkın güneşleri unutulsa da
 Garp yıldızlarına gönül bağlanmaz
 Talih kuşu kaçsa da tutulsa da
 Oturup da yaşın yaşın ağlanmaz
 DEVİR VE DEVLET 169Filizler yeşermiş... büyütmek gerek
 Kendi ikliminde kendi ağacı
 Yetişmez bu yurtla garba gösterek
 Dışı hoş içi boş “kendi” ağacı
 Filizler yeşerip ağaç olacak
 Şarktan doğacaktır nurlu güneşler
 Dallar uzadıkça baç, baç olacak
 Etrafı saracak kindar ateşler
 Bağlanalım bir ülküye bir hakka
 Önde giden heyulayı geçelim
 Yalnız baş eğelim emr-i mutlak’a
 Yurdumuzda aşımızdan içelim
 Geri dönsün o şerefler o şanlar
 Garbı aydınlatsın şarkın güneşi
 Bu ülkü uğruna fedadır canlar
 Yükseltecek bizi Türklük ateşi
 DEVİR VE DEVLET 170 KADINKadın deyip de geçme
 Çözülmez bilmecedir
 Gündüz gibi gecedir
 Ciddiye yaklaş
 O yalnız eğlencedir
 Hasitlerin hasiti
 İnsanların asiti
 Gevezeliğin başı
 Fesatlığın kardaşı
 En büyük kin savaşı
 Murdar gözünün yaşı
 Amanın olmayınız
 Bir kadının yoldaşı
 Vallahi kaygulanmam
 Gider görürsem yaşı
 Onunla içilemez
 Bir kaşık neşe aşı
 Amanın olmayınız
 Bir kadının sırdaşı
 DEVİR VE DEVLET 171KOZAN CADDELERİNDE
 Çarşıdan gelirken ite rastladım
 Dedi çok şükür ki reisimiz var
 Yoksa bize Kozan gelecekti dar
 Önüne biraz da ekmek doğradım
 Dedi köşelerde bize çok yem var
 Geçip gidiyorken yolu taradım
 Baktım safi kemik bir zavallı har
 Dedim söyle bire yapar mısın kar
 Dedi ediyorum iş görmekten ar
 Dedim soyunu mu edersin inkar
 Haşa dedi gene bu zavallı har
 Dedi bizim pisliğin şerbetini
 İçenlerin istemem rahmetini
 Elime geçseler yerdim etini
 Onlara çalışmak bana gelir ar
 Dalgınlıkla bir kediye tökeştim
 Miyav deyip inleyince de murdar
 Dedim derli misin sen de be miskin
 Dedi insanlar da ne kadar şişkin
 Dedim derdin nedir söylemez misin
 Dedi ki rengimi bilemez misin
 Dedim bilmez miyim kül rengisin sen
 Dedi ki abe yok kapkarayım ben
 Toz olduktan sonra ak da olurum
 Şifaları sokaklarda bulurum
 Dedim yavaş git der behey çingene
 Dedi şoförler mi okuyacak bunu
 Dedim ne sorarsın anlamam onu
 DEVİR VE DEVLET 172Ondan da ayrıldım baktım bir sinek
 Öyle semirmiş ki olmuş bir inek
 Dedim ne bu yahu şişmişsin böyle
 Dedi onu bakkal kasaba söyle
 Ayda bir sucular bizi yıkarlar
 Yılda süpürgeler bizi tıkarlar
 Bizi o hazine ambarlarına
 Gidiyor bu pek zorlarına
 Daha diyecekti ordan sıvıştım
 Koşa koşa bir çocuğa kavuştum
 Dedim nereye be gidiyon sen de
 Aşklı bir filimmiş gidecem ben de
 Mintanı yırtıktı şalvarı delik
 Tir tir titriyordu bu murdar silik
 Sigara ağzında yanıp kuruyor
 Tökerin parmaklar şifa soruyor
 Dedim sinema da işe yarıyor
 Dedi, mecnun leylayı hoş sarıyor
 Dedim kahveye de gidiyor musun
 Dedi gidiyorum bilmiyor musun
 Dün üç feleksize çattık ta işte
 Paralar kalmadı tırnakta dişte
 Dönem derken çarpıldım bir köseyi
 Arı sokmuş kaçan sucu eşeği
 Toslayınca bir ummanda buldum kendimi
 Göstermişti caddeler de işte fendini
 DEVİR VE DEVLET 173Bir kamyon da cilaladı onun üstünü
 Tamamladı heykelimi büstümü
 Seyrederken şaşkın şaşkın üstümü
 Kahkahalar tufanına boğuldum
 Etrafıma baktım...iyce doğruldum
 Dediler vermezler orayı sana
 Dedim ilelebet kalsın Kozan’a
 Böylece gülerken zıpırlar bana
 Çekilmek isterken bir çocuk yana
 Bir bisiklet hızla çıktı yaklaştı
 Bir hamlede çarptı üstünden aştı
 Şimdi hep nazarlar ona dönmüştü
 Bana gülmeler de burda sönmüştü
 Bisikletci sövüp sayarak kaçtı
 Artık cadde küfürle doldu taştı
 İnançsızmış bütün insanlar
 Yakası kapalı küfür yapanlar
 Neler dedi neler bilmediklerin
 Büyüğün küçüğe sevgisi buymuş
 Küçük te saygıyı sövmede duymuş
 Fakat bir zıtlık yok fazlaca uymuş
 O halimle kalamazdım orada artık
 Üstüm çamur gözüm şişti pantolum yırtık
 Çıngar kopup üstler başlar olurken tırtık
 Tuttum yorgun argın evin yolunu
 Arkadan birisi sıkıp kolumu
 Enseme de bir şamarcık aşketti
 Şakayla vurmuştu ya şırrak etti
 Ne yaparsın mırın kırın hazmettik
 Bata çıka eve kadar zor gittik
 DEVİR VE DEVLET 174Girince odama hazdan bayıldım
 Fakat naralarla çabuk ayıldım
 Bir sarhoş ki görsen nasıl uluyor
 Har vuruyor harmanlar savuruyor
 O kadar içmiş ki evi soruyor
 Diyor çabuk evi evi getirin
 Yahut beni beni alın götürün
 Abur cubur konuşurken maskara
 Başım döndü o da oldu kapkara
 Koşam dedim karşıdaki duvara
 İçim yanıyordu susamıştım da
 Gidemedim ta duvara çevrildim düştüm
 Rüya imiş meğer bu işe şaştım
 Sedirde uyurken düşmüşüm meğer
 Dinleyin ağalar bu zikre değer
 Dersen uyunur mu gündüz uyku da
 Derim zaruri bir ihtiyaç bu da
 Çünkü bütün alem sonsuz korkuda
 Konuşamıyor temiz laf dilcemiz
 Derebeyi oldu çünkü ilçemiz
 DEVİR VE DEVLET 175Duyarsa bir durur vurun attırır
 Yoksulluğu sülaleme tattırır
 Temizlik iyilik küllenmiş sönmüş
 İnsanlık kapkara kömüre dönmüş
 Uyuma da hadi sen ara sıra
 Tatlı konuşacak birini ara
 Bir kulp takıp kesilmeden maskara
 Yahut hazımsızsan atmadan nara
 Ağrılıklı isen tutmadan sara
 Hadi be hadi be hadi be ara
 Bulanlara... Bulana... Bulanlara
 Kozan, 01.03.1950
 DEVİR VE DEVLET 176 ER SESİBinersem bir kır atıma
 Dolu dizginim yollarda
 Erersem vuslat katına
 Yanık ezginim kollarda
 Ben haşarı bir gezginim
 Fakat meyveyim dallarda
 Arı gibi de sezginim
 Parmağım olur ballarda
 Zincir kıran bir azgınım
 Adım sağlarda sollarda
 Öyle bezginim bezginim
 Gurbete giden yollarda
 Garip yollarda yollarda
 01.03.1950
 DEVİR VE DEVLET 177 SARHOŞMaskaranın maskarası
 Ey gafil ey yüz karası
 Nedendir rakıya meyil
 Neden başka şeye değil
 O üzümün yüz karası
 Sen insanın maskarası
 Sen ondan eksisin anla
 Hayvan gibi haykırmanla
 İçinde bir alem taşar
 Dışın hayvanlaşır yaşar
 Hakikatte sen gafilsin
 Belki de biraz safdilsin
 Dünyanın azabı bitmez
 Hayale dalsan da gitmez
 Çirkindir o çirkinletme
 Bir acıyı iki etme
 DEVİR VE DEVLET 178Keyf dersen keyfi bir anla
 O zaten yaşar insanla
 Vicdanın paklığı sana
 Eğlenmedir kana kana
 İşin gücün evin barkın
 Unutturur sana çarkın
 Dönüp insan yediğini
 Sana azap verdiğini
 Unutturur unutturur
 Lezzetinden uyutturur
 DEVİR VE DEVLET 179TARİHTEN BİR GÜN
 Bugün Samsun ufkundan doğdu güneş
 İlerledik ona paralel ona eş
 Vatanımızda hürüz hür yaşayacağız dedik
 Hürriyetin uğruna düşmanı toptan yendik
 İstiklal savaşının başlangıcı bu gündü
 Bugün şeref uğruna ölenlere düğündü
 Başta ulu atamız arkasında biz vardık
 Yumrukla sopa ile bu vatanı kurtardık
 Kalplerimizde iman gözümüzde kin vardı
 Bizi gören düşmanlar kaçacak yer arardı
 Allah Allah diyerek başladık mı akına
 Bir daha girmiyordu çıkan kılıçlar kına
 Dört yanda bütün dünya bizim ile savaştı
 Öyle dövüşmüştük ki tarih de buna şaştı
 Kurşunlar değmiyordu hak yolunda gidene
 Bir ah bırakamazdı girse çıksa bedene
 Bu vatanın uğruna niceler şehit verdik
 Avrupalıya dünyayı mezar ettik
 Her karış toprağını suladık kanımızla
 İstiklali kazandık şerefle şanımızla
 Harabeye dönmüştü vatanın sağı solu
 Baştanbaşa mezarlık olmuştu Anadolu
 Neler yaptılar neler yapmazdı şeytan bize
 DEVİR VE DEVLET 180Kendimizi tanıttık döktük onu denize
 Utandırdık onları yenerek birer birer
 On kişiye düşerdi bizden yalnız bir tek er
 Akan kanlar yerinde genç filizler yeşerdi
 Bugün gıpta edenler o gün bize şişerdi
 Bağrımızdan çıkardık sevgili hükumeti
 Onunla da bulmuştuk hürlüğü sükuneti
 Millet sanki bir gemi hükumet de kaptandı
 Hükumetten armağan aylardan Mayıstandı
 Vatanın dört bucağı sanki tek bir yürekti
 Aynı yöne bakıyor herkes aynı dilekti
 Gene öyle atıyor bu vatanda bir nabız
 Görünce doğru yolu ölüme de hazırız.
 Bugün gençlik bayramı coşuyor asil kanlar
 Gençliğin neş’esini alamıyor bayramlar
 Gülelim eğlenelim gençler bizimdir bugün
 Bugün o şerefli gün bugün kutlu bir düğün
 Kozan, 03.05.1949
 DEVİR VE DEVLET 181 BENCE“İyi İnsan”
 İyi insan kusurunu bilendir
 İyi insan doğru yola gelendir
 Bu dünyada kusur yapmayan olmaz
 İyi insan yanlış yolda hiç kalmaz
 Anlayınca yanlış yolu ayrılır
 İyi insan her mecliste kayrılır
 İyilikler kötülükten kolaydır
 Kötülükler vicdanlarla alaydır
 İyi insan vicdanına yaslanır
 Kötü olma vicdanın da paslanır
 Vicdanını yokla bak neler söyler
 En fena insanı en doğru eyler
 Der ki sana peşin Allah’ını bil
 Allah’ını bil de vicdanını sil
 Allah’a bağlan ki yoldaşın olsun
 Allah’a bağlan ki sırdaşın olsun
 Artık ondan sonra yalnız kalmazsın
 Kötülüğü yükleseler almazsın
 Kuvvetli bir iman neler yaptırmaz
 Boş durmazsan şeytan bile saptırmaz
 Vazifeni yapar hak kazanırsın
 Hakkını almaya da özenirsin
 DEVİR VE DEVLET 182Çalışmak insana hayat getirir
 Bütün pis işleri alır götürür
 Kalbinde bulursun artık cenneti
 İstemezsin haksızlığı minneti
 Bugünün işi yarına kalmasın
 Dikkat herkes arkadaşın olmasın
 Hayatını hep intizamlı götür
 Ömrünü hep bu intizamla yetir
 Başkaları için yaşamayı öğren
 Kendin için yaşamaktan da iğren
 Yetimleri yoksulları sevindir
 Bak o zaman bütün hayat senindir
 Çok düşün karar ver fakat derhal yap
 Yapacağım de de başla derakap
 Yapacağım demek yaptım demektir
 Artık geri kalan yalnız emektir
 Emek nedir o herkeste bulunur
 Demek azmedilse her şey olunur
 Kısacası şu ki mum gibi sönme
 Doğru yoldan geri bir adım dönme
 Herkesi sev sevsin herkes de seni
 Vicdan azabını hiç çekme emi
 Kozan, 28.05.1949 DEVİR VE DEVLET 183 ONAÖttün bülbül gibi avuttun beni
 Çağladın çağlayan sandım seni ben
 Aşkınla tutuştum yaktın beni sen
 Lakin birdenbire unuttun beni
 Irmaklarla coşup yarışan sevgim
 Gözümde bir damla yaşta boğuldu
 Irak düştü gönül nefis koğuldu
 Mevsimi bitmeden bitmeden mevsim
 El âlem ne derse desin hiç tınmam
 Şekerimsin benim şeker sevgilim
 Eller gibi çabuk kızar değilim
 Kızmam amma kolay kolay ısınmam
 Kozan, Ekim 1949
 DEVİR VE DEVLET 184 AYA GİDİYORUMAya gidiyorum aya
 Ne trenle ne de yaya
 Ve binmeden tramvaya
 Aya gidiyorum aya
 Hazırla çantamı çabuk
 Pek söyleme abuk sabuk
 Düzgün yolda hoş yolculuk
 Hazırla çantamı çabuk
 Meraklanma tez gelirim
 “Görünen köy”dür bilirim
 Klavuzsuz da bulurum
 Meraklanma tez gelirim
 Aya gitmek uzak değil
 Söylenenler tuzak değil
 İstersen gül yasak değil
 Aya gitmek uzak değil
 Kozan, 14.08.1949 DEVİR VE DEVLET 185 ÇELLOYürü bire çello dağlar başına
 Bir alay asker dayanmaz karşına
 Kurban olam toprağına taşına
 Yürü bire çello dağlar başına
 Cesaret edemez beyler salmağa
 Çello iner ekmek azık almağa
 Yorgundur biraz da rahat kalmağa
 Yürü bire çello dağlar başına
 Gider haksızlara kötek çalmağa
 Neş’e ağıt deryasına dalmağa
 Yorgundur biraz da rahat kalmağa
 Yürü bire çello dağlar başına
 Yaylada buldular çello izini
 Budaktan sakınır mı ki gözünü
 Haydi yürü tut beylerin sözünü
 Yürü bire çello dağlar başına
 İstersen çello seni on yıl saklarlar
 İstersen düşmanı da haklarlar
 Fakat çello haksızlıkta ne arar
 Yürü bire çello dağlar başına
 Çello der ki kaçmam amma kalmam da
 Fakat size hiç sıkıntı salmam da
 Görünüp kaçarım vebal almam da
 Yürü bire çello dağlar başına
 DEVİR VE DEVLET 186Subay beyin karşısına dikilmiş
 Nerede çello der nere tıkılmış
 Çello buradayım der behey sıkılmış
 Yürü bire çello dağlar başına
 Dayak atmak iken meziyetleri
 Duyup bırakırlar eziyetleri
 Çelloyu sağ tutmaktır niyetleri
 Yürü bire çello dağlar başına
 Çello dizgin etmiş uçup gidiyor
 Askerler tırısta onu güdüyor
 Asker Hasan pek acele ediyor
 Yürü bire çello dağlar başına
 Çello der ki Hasan Hasan pek yelme
 Nişanlın ağlaşır üstüme gelme
 Bir iki üçünde takarım çelme
 Yürü bire çello dağlar başına
 Hasan’ın kurşunu çelloya geçmez
 Atar atar bu sevdadan vazgeçmez
 Kana susayanı haksızdan seçmez
 Yürü bire çello dağlar başına
 Bir iki der çello Hasan devrilir
 Kaçan çello kayalarla çevrilir
 Gecedir çelloyu bilenler bilir
 Yürü bire çello dağlar başına
 Geçidi tuttular çello çevrildi
 Dediler çello da pek çok sivrildi
 Sivrildiyse işte şimdi devrildi
 Yürü bire çello dağlar başına
 DEVİR VE DEVLET 187Yakar bizi acısı unutulmaz
 İğneyi gözünden vurur tutulmaz
 Gecedir buradan kaçıp kurtulmaz
 Yürü bire çello dağlar başına
 Sabahı bekler mi çello burada
 Atı keçe çizme giymiş şurada
 İşte dağ yolu da sarpta orada
 Yürü bire çello dağlar başına
 Çello hakkı hak çelloyu ararsa
 Kurtulmaz mı çello asker sorarsa
 Şimdi yanında bir Hasan da varsa
 Yürü bire çello dağlar başına
 Çello varken olmaz beyin kurumu
 Hırsız yahudiyi namussuz rumu
 Haklayıp kurtardı çello urumu
 Yürü bire çello dağlar başına
 Koca millet hak için harbederken
 Haksızlık başladı erkenden erken
 Haksızlık olur mu dağ çello varken
 Yürü bire çello dağlar başına
 Zenginden aldığın fakire öder
 Zengin söver fakir çello çello der
 Çiftçiye öküzü yara yarı ver
 Yürü bire çello dağlar başına
 Beş sene on sene geçti hep böyle
 Hak için dövüşen tutulmaz öyle
 Canciğer kardaştı koca bir köyle
 Yürü bire çello dağlar başına
 DEVİR VE DEVLET 188Kaça kaça gene pek yoruldular
 Kıranardı endüllüğü buldular
 Endüllük çeşmesi deyip durdular
 Yürü bire çello dağlar başına
 Bir su istediler güzel tazeden
 Dedi gidin bire bey kızıyım ben
 Altınları al be olsun mezeden
 Yürü bire çello dağlar başına
 Hasan indi altınları dermeye
 Bir tokatla kızı yere sermeye
 Sonra da çelloya bir su vermeye
 Yürü bire çello dağlar başına
 Altınları saçlar ile bir kesti
 Yanağından öptü kız pek enfesti
 Çello soluyordu nefes nefesti
 Yürü bire çello dağlar başına
 Namus işiydi bu çello çevirdi
 Bir kurşunda Hasan’ı da devirdi
 Yandı yandı ya ekin değildi
 Yürü bire çello dağlar başına
 Yürü bire çello dağlar başına
 Hak için öldürdün bakma yaşına
 Bir bela çıkmadan şanlı başına
 Yürü bire çello dağlar başına
 Kozan, 05.10.1949 DEVİR VE DEVLET 189 O YERDE VATANÜlkü gaye dildir yürekte atan
 Vatandır o yer de bu yer de vatan
 Yatanı da birdir toprakta yatan
 Vatandır o yerde bu yer de vatan
 Yeşil Kıbrıs bizim... bizimdir ora
 Kanıyor gene o kalpteki yara
 Biz ona hasretiz o bu diyara
 Vatandır o yer de bu yer de vatan
 Dallarda şakıyor bülbülün hazin
 Bülbülünün dili o dertli sazın
 Diyorlar ki: Kıbrıs o kara yazın
 Vatandır o yer de bu yer de vatan
 Kıbrıs’ın şakıyan genç bülbülleri
 Açılan goncalar taze gülleri
 Acıyla doluyor şen gönülleri
 Vatandır o yer de bu yer de vatan
 Bir ateş sıçradı yanıyor içim
 Yetişmiyor elim acizim hiçim
 Yarab bu ne iştir bu iş ne biçim
 Vatandır o yer de bu yer de vatan
 DEVİR VE DEVLET 190Hayır ayrı değil kim demiş ayrı
 Sabrımı tüketti diyorlar gayri
 Hedef bir gaye bir değiliz sayrı
 Vatandır o yer de bu yer de vatan
 Elemli şiirler kalbe işliyor
 Acısı Kıbrıs’ın yürek şişliyor
 Ömer burda son sözüne başlıyor
 Vatandır o yer de bu yer de vatan
 Adana, 1949
 DEVİR VE DEVLET 191 ELDE TESPİHGurbet ilde geziyorum
 Elde tesbih çekiyorum
 Gurbetliğin acısını
 Kalbe bir bir ekiyorum
 Her çekiş bir “Ah”ın adı
 “Ah” edişin de var tadı
 Dilde hasret türküleri
 Gönülde sılanın yadı
 Sılada var benim için
 Ağlayanlar için için
 Emel için koşanlara
 Yaş dökülmez bu da niçin
 Niçin mi sormakta ayıp
 Sevgi bilmez ayıp mayıp
 Saadetin yollarını
 Ben de kayıp ettim kayıp
 Tesbih çeker dolaşırım
 Hüzün eker dolaşırım
 Geri dönmek kolay değil
 Yaşlar döker dolaşırım
 Allah salsın doğru yola
 Hızır yardımcımız ola
 Öcal düşmeden ilerle
 Sarhoş gibi sağa sola
 DEVİR VE DEVLET 192 BABAMKalbinde benim için
 Gizli hazineler var
 Halbuki ben bir hiçim
 Orda bana neler var
 Bana hem arkadaşsın
 Hem şefkatli bir ana
 Hem bana bir kardaşsın
 Yetiştirdin vatana
 Beni candan ayıran
 İlim için gene sen
 Her şeyini kayıran
 Sensin unutamam ben
 Hürriyetimi verdin
 Dedin kendin gez dolaş
 Doğru yolu gösterdin
 Dedin şu ufka ulaş
 Ben sana oğul isem
 Sen benim her şeyimsin
 Ben sana köle olsam
 Olmasam da beyimsin
 1949
 DEVİR VE DEVLET 193 KELOĞLANAEy Türk masalının piri önderi
 Adın gene dillerde dolaşıyor
 Onun da sen gibi kalbimiz yeri
 Adın bir gazete olmuş yaşıyor
 Layıktır ününe hem de ileri
 Öğretmeni verir güzel nasihat
 Onun da her şeyi diyen dilleri
 Doğruyu söyleyip yapar tashihat
 Seni yaşatıyor masallarında
 Haksızlık edene vuruyor taşı
 Usanmaz gidiyor hak yollarında
 Anadolu tek kalp onun yoldaşı
 Karatepeliyi almıştır yoldaş
 Köylüyle canciğer olduğu belli
 Hepsiyle arkadaş hepsiyle sırdaş
 Hele çocukların şahı güzeli
 Dinlerdim annemden her gün seni ben
 Aldatır yenerdin zalimleri sen
 Hakkındır tabii hakkın gördüm ben
 Aldatan aldanır yenilir yenen
 Belki seni senden çok seviyorum
 Şimdi seni senden dinliyorum da
 Daha çok takdire layık diyorum
 Seni tamamıyla biliyorum da
 DEVİR VE DEVLET 194Seninle arkadaş olunca bilsen
 Yollardan ayırmaz oldum gözümü
 Haftada iki yol yanına gelsem
 Öperim severim iki yüzünü
 Yazdım kalpten kopan dilden düşeni
 Masalların piri keloğlanıma
 Doldurmak isterim ben de köşeni
 Böylece varmak dilerim yanına
 Kozan, 02.05.1949 DEVİR VE DEVLET 195 VATANVatanımı canımdan çok severim
 Çünkü atalardan kalan yadigar
 Kara bağrında kefensiz yatan var
 Vatanımı canımdan çok severim
 O dağdan o dağa çağıran diller
 Kırlardan kokular getiren yeller
 Benim malım hatta del’akan seller
 Vatanımı canımdan çok severim
 Aşıklar elinde inleyen teller
 Türküler söyleyen civanlar güller
 Kanımdandır savaş dileyen erler
 Vatanımı canımdan çok severim
 Benimdir uç uca sıralı dağlar
 Benimdir yemyeşil üzümlü bağlar
 Benim için dereler çağlayıp ağlar
 Vatanımı canımdan çok severim
 Düğünler dernekler davetler nazlar
 Adetimi söyler çalınan sazlar
 Hatta bana uygun baharlar yazlar
 Vatanımı canımdan çok severim
 Şairler alimler çırak kalfalar
 Aynı şey düşünür bütün kafalar
 Hepsini anlarım her ne yapsalar
 Vatanımı canımdan çok severim
 DEVİR VE DEVLET 196Bağrında yaşayan Türk oğlu Türk’tür
 Bu Türk vatanıdır elbet büyüktür
 Uğrunda ölürsem ne gam ne yüktür
 Vatanımı canımdan çok severim
 Vatan benim ben vatandan parçayım
 Bazan coşkun selim bazı şen çayım
 Vatanın göğsünde parça parçayım
 Vatanımı canımdan çok severim
 Kozan, 12.12.1949
 DEVİR VE DEVLET 197 BAYRAĞIMBir uçtan ta öbür uca
 “Ay – Yıldız”la koşacağım
 Dikeceğim burçtan burca
 Ateşiyle coşacağım
 Söyle bana al çiçeğim
 Senin sevgindir dileğim
 Bakıp neş’eli dalgana
 Hür gölgende yatacağım
 İstiyorsan kana kana
 Al’ına kan katacağım
 Seviyorum seveceğim
 Senin için öleceğim
 Kozan,16.09.1949 DEVİR VE DEVLET 198 FELEĞE İNTİZARAlnına dizilsin kara lekeler
 Soyunu sopunu ipe çekeler
 Ocağına ökse otu ekeler
 Felek sana intizarım böyledir
 Sana da yapılsın zalim cakalar
 Felek seni bir kazığa çakalar
 Çakalar da seyrine bakalar
 Felek sana intizarım böyledir
 Yedi sülaleni toptan silkeler
 Ocağına incirleri dikeler
 Başında toplansın hep tehlikeler
 Felek sana intizarım böyledir
 Evini barkını toptan yakalar
 Yakalar da seyrine bakalar
 Bir damlacık su vermesin sakalar
 Felek sana intizarım böyledir
 At kuyruğunda leşini çekeler
 Karga kuzgun baş ucunda sekeler
 Sekeler de göz nurunu kekeler
 Felek sana intizarım böyledir
 Felek beni haksızlığın söyletir
 Felek sana intizarım böyledir
 En masum kalp sana karşı böyledir
 Felek sana intizarım böyledir
 Kozan, 11.09.1949
 DEVİR VE DEVLET 199 MOSKOFA KARŞIDağlar taşlar yol verin de gideyim
 Vatandan uzakta soranımız var
 Hain düşmanımın başın ezeyim
 İmdatlar haykıran yaranımız var
 Haydi ülküdaşlar haydi gidelim
 Kardeşler ağlıyor yardım edelim
 Ez çiğne gir Kırım’a dek gidelim
 Orda bizi bekler cananımız var
 Kurtulamaz düşman benim öcümden
 Aslan olsa yıldırırım gücümden
 Allah Allah deyip tek bir hücumdan
 Korkup kaçırtacak yamanımız var
 Dostu güldürdüm düşman ağlasın
 Tüfekler gürlesin kılıç parlasın
 Mermiler düşmanın canın dağlasın
 Dost yoluna feda bir canımız var
 Hain moskof görsün nasıl cengimiz
 Gülene güleriz fakat rengimiz
 Savaşta değişir yoktur dengimiz
 Tarihlere geçmiş bir şanımız var
 Şanı yüce dini ulu şarkız biz
 Dünyaya efendi aziz milletiz
 İman üzre birdir her bir ferdimiz
 Damarda kaynayan bayrağımız var
 DEVİR VE DEVLET 200Kırım’ı hararı şimdi gezelim
 Daim dostun gayretini güdelim
 Kazan’da karargah kurup güzelim
 Elbet ebed müddet vatanımız var
 Gidelim gidelim dönmeden geri
 Hak için ölenin cennettir yeri
 Armağan olsun diye veririz ser’i
 Toprakta nice bin yatanımız var
 Ömer der ki kalmaz alınır öcüm
 Beni dünya bilir budur övüncüm
 Davanın içinde erimiş gücüm
 Kıyamete kadar zamanımız var
 Kozan, 1948
 DEVİR VE DEVLET 201 KARA DEĞİL MİKaracoğalan’a
 Bana kara diyen dersler
 Yazımız kara değil mi
 Ak alınlı çocukların
 Sırası kara değil mi
 Boyun uzun enin ince
 Bilgilerin sanki gonca
 Sana örtülen boyunca
 Kabın da kara değil mi
 Çizdiğim karaladığım
 Oyarak yaraladığım
 Mavallar sıraladığım
 Tahta da kara değil mi
 Öğretmenin kürsüsü
 Mangal ve soba yüzü
 Kürsünün de örtüsü
 Hepsi de kara değil mi
 DEVİR VE DEVLET 202Beni kara diye yerme
 Tanrı yaratmış hor görme
 Beyaz defter kalem ile
 Yazılır kara değil mi
 Sizi içine koyduğum
 Giyip iftihar duyduğum
 Çantam ile şapkacığım
 Onlar da kara değil mi
 Azıcık gülmeyenin de
 Göz yaşın silmeyenin de
 Tahtada bilmeyenin de
 Talihi kara değil mi
 Kıranardı, 28.07.1948 DEVİR VE DEVLET 203 BOŞ HAYATBomboş ve kaygusuz hayatın tadı
 Yok fakat dillere destandır adı
 Pek çoğu diliyor böyle muradı
 Ben bu tadı tattım zehirden acı
 Fazla çalış amma yorulma fakat
 İntizamla yürü yürüme sakat
 Daima bulasın kendinde takat
 Böylesi bir hayat başımın tacı
 Boş hayat zulümdür boş hayat cefa
 Hayata bağlan ki bulasın vefa
 Pek fazla kaçırma kuzum bu defa
 Bu bir deliliktir ağartır saçı
 Sebepsiz bir acı yüreği dağlar
 Gözleri kurutur o içten ağlar
 Çalışmayla umut denilen bağlar
 Bu derdin bulunmaz meşhur ilacı
 Bu dünyanın tadı böyle bulunur
 İnsan bazan gezer bazan yorulur
 Bu dünya hep emellerle doludur
 Vakti boş geçirme alırsın bac’ı
 Düşün ki ey Ömer sen de bir kulsun
 İbadette daim yerini bulsun
 Emeller bir iken iki üç olsun
 Doğru yoldan yürü olursun hacı
 Kozan, Eylül 1948
 DEVİR VE DEVLET 204 USTAMA MEKTUPMahalle kahvesin yazdım getirdim
 Gramofonu da aldım götürdüm
 Günümü de nihayete yetirdim
 Esen kalın ustam ben gidiyorum
 Yolum Kayseri’ye koşar giderim
 Dağlar ve tepeler aşar giderim
 Sıcaktan serine kaçar giderim
 Esen kalın ustam ben gidiyorum
 Gidişim vazife ve hasretlikten
 Kurtuldum artık ben de gurbetlikten
 Özüm paktır imanım da çelikten
 Esen kalın ustam ben gidiyorum
 Unutamam sizi unutman beni
 Eline alırsan hatırla emi
 Belli olmaz felek diker kefeni
 Esen kalın ustam ben gidiyorum
 Dersi bırakıp da ava gidemem
 Bir merak sardı ki tarif edemem
 Başın ağrımasın fazla diyemem
 Esen kalın ustam ben gidiyorum
 Bir emir değildir bir ricam vardır
 Ustam elini az çabuktan aldır
 Babama ver arkam sıra da saldır
 Esen kalın ustam ben gidiyorum
 Kozan, 16,09.1948
 DEVİR VE DEVLET 205 ŞEHİRLİYEKöylüyüz demek ki hakir görüyor
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Yediğin kimindir kimler veriyor
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Anaforu sever aveli sever
 Şehirliyim diye kendini över
 Dini donu yoktur Allah’a söver
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Artistleri var ki beratlı garı
 Alışverişleri gazıklamalı
 Cepte metelik yok saçlar taralı
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Koca çalar çırpar kadın savurur
 Kızarsa tekmeyle tokatla vurur
 Kadına hizmetçi ve köle durur
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Eğlence yerleri birer meyhane
 Zamane uymalı deyip zamane
 Bin bir pis işlere uyar divane
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 DEVİR VE DEVLET 206Madamları süsten başka iş bilmez
 Çocukları sokaktan eve gelmez
 Gençleri boş gezer bir işe yelmez
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Köylüyüz dinimiz donumuz belli
 Asiliz önümüz sonumuz belli
 Eğlenecek biziz konumuz belli
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Açman kutuyu da söyletmen bizi
 Hakir görmeyiniz “efendi”nizi
 Ödeyemezsiniz emeğimizi
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Öcal bunu bu kadarcık söylüyor
 Şehirliye bu bir ihtardır diyor
 “Bizim Köylü” sizi tasvir ediyor
 Şehirli denilen çıtkırıldımlar
 Kıranardı, 07.11.1948 DEVİR VE DEVLET 207ODAMIN DUVARINA
 Gah ağlar gah gülerim
 Kimse bilmez halimi
 Elveda der giderim
 Sormayın ahvalimi
 Ben vatandan uzakta
 Çok da ağlamayım mı
 Anne babadan ayrı
 Coşup çağlamayım mı
 Bilimde yükselmeye
 Çalışıyorum daim
 Her güçlüğü yenmeye
 Alışıyorum daim
 Yurt için millet için
 İlerlemek lazımdır
 Bunun için gülerim
 Başarılar sazımdır
 Şimdi anladınız mı
 Ömer’in her halini
 Vatan ve vazifeden
 Doğan bu ahvalini
 10.11.1948
 DEVİR VE DEVLET 208 ÖKSÜZÜMİşte bugün annem öldü öksüzüm
 Annelikte geldi işte ben küsüm
 İşte doldu şen gönülcüğüm hüzün
 İşte bugün annem öldü öksüzüm
 Ben annemi hiç öldü sanmıyordum
 Annem var ya hem genç iyi diyordum
 Annemin öldüğüne yanmıyordum
 Çoktan benim annem öldü öksüzüm
 Annem benim dört yaşında ölmüşmüş
 Altısında annelikte gelmişmiş
 Birbirini ana evlat bilmişmiş
 Fakat artık olan oldu... öksüzüm
 Gözyaşımı görüp de siz yanmayın
 Avuturuz diye sakın kanmayın
 Avutsanız da buna aldanmayın
 Ağlarım ben... Annem öldü öksüzüm
 DEVİR VE DEVLET 209Üç yıldır kendini sezdiriyordu
 Boş neş’e ümitle gezdiriyordu
 Ömer’se överek neler diyordu
 Fakat iyi anladım ki!.. öksüzüm
 Çocukmuşum aldanmışım ben meğer
 Annelikmiş ona vermişim değer
 Yapmamıştır fakat yapardı eğer
 Babam olmasaydı... çünkü öksüzüm
 Bugün kalbimi tamamıyla kırdı
 Taktığım maskeyi yırttı sıyırdı
 Anayı bacıyı benden ayırdı
 Kendi annem değil... ben bir öksüzüm
 İşte bugün annem öldü öksüzüm
 Annelikte geldi babam ben küsüm
 Gönülcüğüm dolup taşıyor hüzün
 İşte şimdi annem öldü öksüzüm
 Kozan, 03.07.1948
 DEVİR VE DEVLET 210 KARDEŞİMEy kardeşim bitmeyen dertlerime dert kattın
 Tuttun beni kolumdan bir ummana fırlattın
 O umman ki acıyla kederle dolup taşar
 Aşabilirse ancak bahtsız kardeşim aşar
 Hayatımın ufkunda güneş gibi doğduydun
 Solan ümitlerimi varlığınla boğduydun
 O tatlı bakışların güzel yüzün şen sesin
 Bir darbeyle yok oldu kesildi hem nefesin
 Bana eş olacaktır intikam alacaktır
 Benimle yaşayacak dediğim yapacaktır
 Diye düşünüyordum fakat o bir hiç oldu
 Ümitlerim hep soldu yerine hicran doldu
 Hayri kardeş ne ettin beni terk edip gittin
 Seni gören canları elemlere gark ettin
 Söyle söyle o gözler o güzel yüz o eller
 O narin vücut noldu yedi mi onu yerler
 Yarabbi muhtaç mıydın kardeşimi aldırdın
 Onun sesini kestin vücudunu soldurdun
 Ve onu sevenleri gözyaşlarına daldırdın
 Yarabbi fazla mıydı kardeşimi öldürdün
 Ağlarım gözyaşlarım bir türlü dinmez
 Kalbim ateşlendi yanar da sönmez
 Bu hicran öldürse gene de dönmez
 Kardeşimin uğruna canım kurbandır
 Kozan, 1948
 DEVİR VE DEVLET 211 HOCAM’ABir hocamız şiirle nasihatler ediyor
 Notu hoca vermez de siz alırsınız diyor
 Pek çoğunda bu doğru fakat bazılarında
 Mesela: bu hocamız tam aksine gidiyor
 Pek azı hak ediyor not alarak geçmeyi
 Öğretmendir o bilir iyi kötü seçmeyi
 Geçireceklerinden iyi bilenler pek çok
 Fakat rüşvetleri yok ne yapsınlar geçmeyi
 Doyuranlar geçerler bir iki kelimeyle
 Der ki gizlice işte şurası iyi belle
 Ya unutup da vermeyen zavallılar ne yapsın
 Bir ders tahtada tutar sanki der ki ver ille
 Vermezse geçirir mi aç mı kalacak herif
 Haksızlığı pek çoktur edilemez ki tarif
 Zavallıcık bilse de bilmese de bırakır
 Parayı almadıkça der ki zaifsin zaif
 Dayısı olanlardan belalılardan korkar
 Sınıf geçmelerinde icaplarına bakar
 Her yönden orta halli olan bir talebeyi
 Alimallah çarçabuk aman vermeyip yakar
 DEVİR VE DEVLET 212 Her hafta bir ders verir yalnız tercümesiniGrameri belleyin soracağım hepsini
 Der yükler grameri fakat ne bilsin çocuk
 Hiçbir şey öğretmez ki alsın semeresini
 Derslerde gürültüsüz çalışın der oturur
 Böylece talebeler bu derse tekme vurur
 Kendisi de romanlar tercümeler yaparak
 Gazetelere verip papel yolunu bulur
 Zavallı gülünç oldu şimdiden talebeye
 Ya uyuyor yahut da gözü perdeli diye
 Vazgeçse bu huyundan çok iyi edecek o
 Dişin de geberecek rast gelirse dişliye
 Biz onu el aleme rezil rüsva ederiz
 Bu mektebi bırakır başka yere de gideriz
 Orta halli bizlerden bir beşi esirgerse
 Allah bilir ki bizler ona neler ederiz.
 Adana, Mayıs 1948
 DEVİR VE DEVLET 213YURDUMDAN AYRIYIM
 Yurdumdan ayrıyım ağlar gezerim
 Yaralı kalbimi dağlar gezerim
 Şehirler kazalar köyler gezerim
 Yurdumdan ayrıyım ağlar gezerim
 Kızılırmağından geçemedim oy
 Altın başakları biçemedim oy
 Soğuk sularını içemedim oy
 Yurdumdan ayrıyım ağlar gezerim
 Kıranardı değil kırların ardı
 Ömer hasretinle soldu sarardı
 Onun suyu ancak sana yarardı
 Yurdumdan ayrıyım ağlar gezerim
 Yüce Erciyes’e çıkamadım oy
 Oradan engine bakamadım oy
 Kendimi evime sokamadım oy
 Yurdumdan ayrıyım ağlar gezerim
 Hısım akrabalar yolumu gözler
 Bacım yangılıdır beni çok özler
 Bırakın gideyim ey zalim dersler
 Yurdumdan ayrıyım ağlar gezerim
 1948
 DEVİR VE DEVLET 214 ANNEMEAnne beni bu dünyaya getirdin
 Üşenmeden gece gündüz emzirdin
 Kundakladın ninniledin avuttun
 Anne sonra acındın mı giderken
 Daha anne sevgisine muhtaçtım
 Doymamıştım sütüne de çok açtım
 Anne nasıl azraille savaştın
 Yavrucuklarını sen terk ederken
 Felek bizim dalımızı düşürdü
 Kaderimiz bizi yaktı pişirdi
 Babamız da bizi daldan aşırdı
 Ah biz neler neler ümit ederken
 Anne sevgisini şimdi anlarım
 Kimse avutamaz yanar ağlarım
 1947
 DEVİR VE DEVLET 215 ORTA OKULUMİşte gidiyorum senden
 Kal öyle orta okulum
 Kurtulduğum için senden
 Şükürler orta okulum
 Zorlu elemeyi gördüm
 Korkudan sapsarı oldum
 Daha henüz şifa buldum
 Bil işte orta okulum
 Yaş on birken girdim sana
 On dörtte erdirdim sona
 Şükürler olsun hüdama
 Kurtuldum orta okulum
 Ah vah ettirip durursun
 Nice beddua alırsın
 Zamanla sen de hicran olursun
 Bil artık orta okulum
 1947
 DEVİR VE DEVLET 216 ALBAYRAKAlbayrağı severim
 O benim bayrağımdır
 Onu korur överim
 O yoğumdur, varımdır
 Rengi kızıl Türk kanı
 Atalardan armağan
 Ayyıldızını tanı
 Gökteki Ay-yıldız’dan
 Ayı hilaldir hilal
 O yükseklerde durur
 Gölgesinde istiklal
 Cumhuriyet bulunur
 1947
 DEVİR VE DEVLET 217 MALATYA IEy Malatya Malatya kahramanlar doğuran
 Ey her karış toprağı cenk kanıyla yoğrulan
 Tarihlerde yazılı altın kalemle adın
 Daima hür kalmaktır o biricik muradın
 Bağımsızlık uğruna nice zaman savaştın
 Haçlı ordularına derin yaralar açtın
 Seyyit Battal Gazi Niyazi Mısrileri doğurdun
 Nihayet İnönü’yle cumhuriyeti buldun
 Bunca yıldır şan için şeref için kan döken
 Kahraman Malatya’yı koruyacaktır hemen
 Yeni neslin çocuğu bir tehlike olanda
 Düşmanları yıldırır namus şeref uğrunda
 Öcal’ım yurdumu çok severim ben
 Yurdumun uğruna yıpransın bu ten
 Başımızda gazi nesil varken
 Kimseden korkmayız hiçbir kimseden
 1946
 DEVİR VE DEVLET 218 MALATYA IITarihi bir şehir olan Malatya
 Çok şirindir çok serindir güzeldir
 Çok merttir yiğittir kahraman eri
 Sulu serin yeşil hoş Malatya’nın
 Güneyinde yüce Beydağı durur
 Kuzeyinde Fırat coşar kudurur
 Meyvesi dallarda bin nazla durur
 Sulu serin yeşil hoş Malatya’nın
 Bahçeleri çoktur bağları çoktur
 İnsanının gözü göynü çok toktur
 Meyvesinin bence hiç eşi yoktur
 Sulu serin yeşil hoş Malatya’nın
 Dernek gibi soğuk suları kaynar
 Köşelerde kurulmuş çeşmeleri var
 Alttan üstten büyük deresi akar
 Sulu serin yeşil hoş Malatya’nın
 DEVİR VE DEVLET 219Geniştir yolları camileri var
 Her yanda görülür yeni binalar
 Şehrin ortasında istasyonu var
 Sulu serin yeşil hoş Malatya’nın
 Meyvesi çeşitli ve pek de çoktur
 Toprakta yetişir buğdayla tütün
 Afyonu meşhurdur haşhaşı çoktur
 Sulu serin yeşil hoş Malatya’nın
 Ey Ömer üç yıldır sen buradasın
 Sulu serin yeşil hoş Malatya’da
 Ekmeğini yedin suyunu içtin
 Şimdi artık gidiyorum elveda
 1946
 DEVİR VE DEVLET 220 KÖYÜMSenin koynunda büyümüş
 Hep tarihin yiğitleri
 Herkesin gözü sizdedir
 Köyüm olan Türk köyleri
 Kuzuların meleşerek
 Çayırlarda oynasınlar
 Çocukların şen ve şakrak
 Kırlarında dolaşırlar
 Sıra sıra kavakların
 Dere boyunca uzanır
 Benim köyümü gezenler
 Ne yorulur ne usanır
 Taştan yalaklı pınarı
 Pek de soğuktur suları
 Bakraçlı köylü kızları
 Türkü söyler su taşırlar
 DEVİR VE DEVLET 221Dağlarında bağları var
 Bahçeleri dağınıklar
 Köylümüz ziraat yapar
 Tahıl meyve sebze çıkar
 Sabah gider akşam gelir
 Bizim köyün sürüleri
 Onlardan da biz alırız
 Kaymakları peynirleri
 Yayladır serin havası
 Camisi ve mektebi var
 Köylerimiz çok yaşasın
 Sevgisiyle haşre kadar
 1946
 DEVİR VE DEVLET 222 SEVGİLİMESeni sevdim seveli
 Duramıyom aşkınla
 Tutuşturdun sen beni
 Gözlerinle kaşınla
 Kaşların yaydan kalın
 İki parmaktır alın
 Düpdüz ve sipsivrolan
 Burnun benim masalım
 Boyun selvi fidanı
 1,40 ta dolaşıyor
 Saçların inceliği
 At kuyruğun aşıyor
 Saçların sanki gri
 Belletmez o da kiri
 Seyreklikte yok hata
 Uzunluğu kulakta
 Başın rekor kırmıştır
 Küçüklük sivrilikte
 Dersini de bilmezsen
 Esnersin bin güçlükle
 Rengin siyahtan esmer
 Kulaklar bellisizler
 Gözlerin de şaş biraz
 Gerdan bir santimden az
 DEVİR VE DEVLET 223Gözlerin yan yan bakar
 Yüreciğimi yakar
 Tek ayaklılar gibi
 Sümüğün durmaz akar
 Ağzın kulaklarına
 Varır biraz gülünce
 Sende yürek selanik
 Dudakların mor ince
 Yeşil mantona hayran
 Çizmeli küçük bayan
 Yürüyüşün çok güzel
 Az hızlı tosbağadan
 Derse kalkarsan herkes
 Susar sesini dinler
 Seni gören yiğitler
 Benim olsa der inler
 Seni gören kimseye
 Benim cevabım şudur
 Aman gözünüz değer
 Hayatıma bakmayın
 Geliyor “Ergönül”üm
 Ona laf-maf çakmayın
 1946
 DEVİR VE DEVLET 224 HİCİVEy kafir niçin böyle bu şiiri yazmışsın
 Cehenneme gitmeyi sen dilinle kazmışsın
 Bu kudreti verseydi senin gibi kafire
 Cehennemi yapmazdı yaptı yanasın diye
 Bu kudreti verseydi dağı taşı yıkardın
 Onunla boy ölçüşür inadına çıkardın
 O her şeye kadirdir O’ndan ulu bilemen
 Onun yaptıklarını sen anlaman bilemen
 Bütün kalbinle inan onun ululuğuna
 Dilinle girme sen de günahkarlar yoluna
 Malatya, 1946
 DEVİR VE DEVLET 225 OKULLUYUMOkulluyum ilk işim vazifemi ifadır
 Vazifeyi yapmamak en büyük bir hatadır
 Sabahleyin kalkınca elim yüzüm yıkarım
 Kahvaltımı yaparak biraz derse bakarım
 Mektep zamanı gelir hemen koşar giderim
 Girince sınıfıma günaydın baylar derim
 Hoca gelir ders başlar uslu uslu dururum
 Benden sorduğu şeye hemen cevap bulurum
 Böylece beş ders geçer dağılırız evlere
 Biraz oyundan sonra çalışırız derslere
 Bütün günlerim böyle hep intizamla geçer
 İntizamsız kimseler okullu değildirler
 Malatya, 1946
 DEVİR VE DEVLET 226 ANADOLUSen sevimli bir yurtsun
 Ey güzel Anadolu
 Her şeye örnek oldun
 Ey güzel Anadolu
 Verimli tarlaların
 Dağların yaylaların
 Çok güzeldir baharın
 Ey güzel Anadolu
 Suyun akarken dağdan
 Yaparak bin bir çavlan
 Eğlenir kırda çoban
 Ey güzel Anadolu
 Rüzgarın serince eser
 Kuzuların meleşirler
 Çocukların türkü söyler
 Ey güzel Anadolu
 Türlü türlü meyven olur
 Suyun içen şifa bulur
 Sütün kaymağın tatlolur
 Ey güzel Anadolu
 Tümsek tümsek dağlarını
 Yüksekçe yaylalarını
 İyice gezemedim eyvah
 Ey güzel Anadolu
 Kozan, 1945
 DEVİR VE DEVLET 227 ÇOCUK SEVİNCİI
 En gerçek istikbal çocukların
 En yakın hayal yarım
 Her değerlendirilmiş hal
 İnsanların
 II
 Bugün 23 Nisan
 Egemenlik günümüz
 Bugün çocuk bayramı
 Kutlu bir düğünümüz
 Bu 23 Nisan’da
 Egemenlik kuruldu
 Vatanımız kurtuldu
 Milletimiz hür oldu
 Büyük Millet Meclisi
 Bugünde kurulmuştu
 Milletin seçtikleri
 Meclis oluşturmuştu
 Cumhuriyeti kurdu
 Atamız bu meclisle
 Dedi “Ey Türk Gençliği”
 Armağanım bu size
 Gülelim eğlenelim
 Bugün 23 Nisan
 Söz verdik yaşatmağa
 Eserini ey Atam
 1945
 DEVİR VE DEVLET 228DUYDUĞUM HASRET
 Bir mektubumda
 Sizlerden ayrıyım hastayım candan
 Bibim dayım benim yaramı bağlar
 Epeydir ayrıyım şirin tavırdan
 Gurbet acıları bağrımı dağlar
 İlkbaharla her yer yeşil oldu mu
 Akarsu boyları gölge buldu mu
 Pınarların başı gezdiğim yerler
 Yoksa bozulup da harap oldu mu
 Bir zamanlar ben de orada iken
 Pınar başlarında oturur idik
 Ağaçlar altında su boylarında
 Gölgelik yerlerde bulunur idik
 Özlüyorum o diyarı ve oraları
 Özlüyorum baba ana ve bacıları
 Çıkmıyor yürekten hasret denilen
 O derin yaranın hiç acıları
 Kederle boş geçen şu zamanımda
 Adınız akseder her figanımda
 İsmini andıkça sevgili babam
 Aşina ninniler çağlar canımda
 Ey Ömer ah çeksen şu dağlar erir
 Talihin ne kötü cilve gösterir
 Söğütlü dereler dumanlı dağlar
 Baba hasretiyle sana ses verir
 1945
 DEVİR VE DEVLET 229 MEKTUP I Bir mektubumdaElemle hasretiniz gözümde taşar
 Acıyla kederle dolduğum zaman
 Ruhumda daima sizinle yaşar
 Hasretle sararıp solduğum zaman
 Daima zihnimi adınız kaplar
 İçime ayrılık acılar salar
 Eğer beni düşünüyor iseniz
 Ruhuma umutlu ışıklar dolar
 Sana hasretimi duyduğum baba
 Bir mektup yazmaktır benim emelim
 Benim de sizlerden isteğim baba
 Ben de mektubuma cevap isterim
 Ey Ömer maniyle uyut kendini
 Hayallere dalıp büyüt kendini
 Mektup yaz da sıkıntını at biraz
 Düşün istikbali unut mazini
 1945
 DEVİR VE DEVLET 230 |